metop etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
metop etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Parthenon Tapınağı ve Elgin Mermerleri


Parthenon Tapınağı, Yunanlıların Atina Akropolis’in tepesine diktiği anıt tapınaktır. Attika-Delos birliğinin lideri Atina, özellikle Perikles döneminde (M.Ö. 449-429) büyük anıtsal yapı, tapınaklar üretmeye başlar; Propylaia, Parthenon ve Hephaisteion Tapınağı bu dönemin maddi zenginliğinin yansımasıdır. Atinalılar, Perslere karşı kazanılan Maraton Savaşları sonrası tanrıça Athena’ya şükran için Parthenon’u inşa ederler ve Yunan idealinin, kıvancının simgesi olur tapınak. Atina’nın, Ege’ye hâkim olduğu dönemin eko-politik yansıması tapınak, bir yandan da Oligarkların gücünü temsil eder. Klasik dönem mimarisinin en mükemmel örneği kabul edilir halen Parthenon. (Yunan Tarihi ve Sanatı hakkında bir başka yazı için tıklayınız.)

Atina Akropolis

Yapımına M.Ö. 447 yılında başlanır ve ara dönemlerle birlikte 432’de tamamlanır Parthenon ve antik Yunan havzasındaki en büyük tapınak olur. İktinos ve Kallikrates adlı iki mimarın görev aldığı yapıda, Dor düzeni ve 4:9 (22:33) oranı kullanılır. Tapınağın tasarım ve yontu işlerinin yöneticiliğini -aynı zamanda Perikles’in yakın arkadaşı- Phidias yapar. (Yunan Tapınak Mimarisi ve Atina Akropolis hakkında bir başka yazı için tıklayınız.)

The Parthenon top of Acropolis Hill at Athens, circa 448-432 BC
Parthenon Tapınağı


Parthenon’un Mimari Özellikleri

Parthenon 69 metre uzunluğunda, 31 metre eninde ve 14 metre yüksekliğindedir. Kireçtaşından yapılmış temeli dışında, tapınak Pentelikon mermerindendir. Altın Oran (x=2y+l) tekniği tekniği kullanılır. Bu orana göre, tapınağın kısa kenarına sekiz, uzun kenarına onyedi sütun kurulur. (17= (2x8)+1) Büyük oda (Cella; 29-19 metre), sundurma (Pronaos) ve Cella arkasındaki oda (Opistodomos) ile üçlü ana yapıya ek olarak; yalnızca opistodomos’dan girişi olan bir arka oda - belki de hazine odası- vardır. Cella, iki sıra halinde düzenlenmiş Dorik sütunlarla çevrilidir. Dor düzeninde yapılmışsa da; Cella’yı dışarıdan çevreleyen Peristil sütunların üzerindeki kesintisiz süs kuşağı (frizler ve metoplar) Ion düzenin etkisini yansıtır. Parthenon'daki yontulara zenginlik ve canlık vermek amacıyla boya da kullanılmıştı, fakat artan hava kirliliği ile günümüze pek bir şey kalmaz boya motiflerinden.

Floor Plan, Three types Sculpture, Optical illusions, Diagram - at the Parthenon

Optik yanılsama ile fiziksel büyüklük izlenimi vermek için; geometrik incelikler uygulanır Parthenon’da. Sütun gövdeleri, yukarı doğru gittikçe daralır ve orta kısımları hafifçe şişkinlik yapar (enthasis); sütun çizgileri, üstte alttaki kadar derin değildir. Düz çizgilerin bitiminde; yay biçimli, kavisli çizgiler alır. Zemin (stereobat) ve başkiriş (arhitrav) düzeyleri, yukarı doğru yaylanır. Cella duvarları ve en dış sütunlar, içe doğru kavis alır; korniş yüzeyleri dışa doğru taşar. 

Heykeltıraş Phidias’ın Eserleri

Parthenon’daki yontu ve kabartmaların tümü yapmamış ama yönetici olarak üslubunu yansıtmıştır Heykeltıraş Phidias. Parthenon’daki Athena Varvakeion (12 metre) ile Olimpia Zeus Tapınağı’ndaki Zeus Heykeli, Phidias’a isnat edilir. Her iki heykelin devasa boyutta olduğu; pahalı altın ve fildişi malzemeden yapıldığı ve tapınak kültü olarak Cella’nın ortasında yer aldıklarını övgü ile anlatır Ege’li tarihçiler. Varvakeion yontusunda, Athena miğferi ve kalkanı ile silahlanmış, sağ elinde zafer tanrıçası Nike’yi tutar. Tanrıça Nike, Maraton savaşlarında Perslere karşı kazanılan zaferi simgeler. Yitik devasa Zeus kültü, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmiştir. Fakat dönemin yazılı kaynaklarında övgü ile bahsedilen bu iki devasa yontudan, günümüze hiçbir parça ulaşmamış ve hepsi rivayet olarak kalmıştır. 

Bakire ve Koruyucu Tanrıça Athena

Parthenoi, Yunancada bakire anlamına gelir. Parthenon’un diğer ismi, Athena Parthenos (bakire tanrıçanın tapınağı) idi. Tanrıça Athena, Yunan mitolojisinde Baba tanrı Zeus’un başından çıkarak dünyaya gelen doğmamış ve doğurmamış, bakire tanrıçadır. Athena aynı zamanda Artemis gibi şehrin (polis) koruyucu tanrıçasıdır, Attika ve Ege yaşamında. Adına tapınaklar yapılır Pergamon, Priene ve Assos gibi Batı Anadolu şehirlerinde. Tanrıçaya minnet adına anıtlar diker, şerefine bayramlar düzenler halk. “Panathenaia Şenlikleri” Athena’nın onuruna 4 yılda bir yapılan eğlence ve kutlamalardır. Athena halkını korur, esirger, savaşçıdır ve bir yönü ile ana tanrıçadır ama aklın kurnazlığını da işaret eder. 



Frizler (friezes)

Friz, antik tapınakların Cella ile dış sütunlar arasındaki iç sütunları süsleyen, heykel kabartmalardır. Parthenon’dan günümüze kalan en fazla sanatsal figür, frizleridir. Parthenon frizleri, özellikle Atina polis yaşamını ve yurttaşlarını idealize eden kabartmalardır ve tapınağın dört cephesinde Athena adına düzenlenen “Panathenaia Şenlikleri” işlenir. Yüksekliği 1 metre olan frizlerdeki devasa anlatının toplam uzunluğu 160 metre dir. Betiler arasındaki işçilik kalitesi standart değildir; içlerinde birbirine benzeyen, tekrar eden sahneler vardır.
Frieze of the East side of the Parthenon
Doğu cephesi frizleri

Frieze of the West side of the Parthenon
Batı cephesi frizleri

Parthenon kabartmaları ile sıradan insanlar, ilk defa Tanrıları ile bir arada yer alır. Frizlerde kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuk olarak Atina halkı, tanrılarına hizmet için çeşitli işler yaparken görülür. Frizlerdeki her insan yâda hayvan figürünün hareketi, diğer panellerle bütünlüğü içinde anlam taşır, paneller birbirini izler. Kompozisyonlarda, yontunun küçük alandaki etkisini arttırmak için farklı derinlik, kabartma oranları kullanılır.

Frieze of the South side of the Parthenon
Güney cephesi frizleri

Frieze of the North side of the Parthenon
Kuzey cephesi frizleri


Metoplar (metopes)

Metop, antik tapınakların en dış sütunlarını süsleyen, heykel kabartmalardır. Parthenon’da kısa cephelerde 14'er, uzun cephelerde 32'şer tane olmak üzere toplam 92 metop vardır. Çoğunluğu günümüze ulaşmayan kabartmalarda Yunan mitolojisi ve zaferleri tema edilir. Her cephede farklı bir konu işlenir. Tarihi kaynaklarda geçen bilgilere göre; Doğu cephesinde Gigantomachy -Olimpiya Tanrıları ile Giantların (Eski Tanrılar, Devler) mücadelesi- anlatılır. Batı cephesinde Amazonomachy -Yunanlıların ataları Akhalar ile Amazonların savaşı- konu edilir. Güney cephesinde yarı insan, yarı at Kentaur ile Lapiths ve Theseus’un kavgası vardır. Kuzey cephesinde Troya Savaşı dramatize edilir. Anlatılar, başta Persler olmak üzere düşmanlara karşı kazanılan zaferlerin alegorisidir.

Centaur and Lapith fighting - Metopes from the Parthenon
Metop, Kentaur ile Lapiths'in kavgası

Alınlıklar (pediments)

Alınlık, antik tapınakların çatısı ile dış sütunları arasındaki üçgen bölgeleri süsleyen, heykellerdir. Ebat olarak, friz ve metoplara kıyasla daha büyüktür alınlık yontuları. Bir kısmi günümüze ulaşan Parthenon alınlıkları, bugün için klasik dönem sanatının zirvesi kabul edilir. İdealize edilen ile gerçekçi izlenim bir aradadır bu mermerlerde. Tarihi kaynaklarda geçen bilgilere göre; ön girişteki alınlığında Athena’nın Zeus’un kafasından çıkarak doğuşu anlatılır; arka girişteki alınlığında Athena ile Poseidon’un şehrin koruyucusu olmak adına verdikleri mücadele işlenir. Alığın köşe noktalarında sahneye canlılık vermek adına bir uçta atlarıyla denizden çıkarak yükselen güneş tanrısı Helios, öteki uçta atlarıyla denizin içinde kaybolan ay tanrıçası Selene vardır. Tanrıların yanlarında arabaları ve habercileri ile Hermes ve İris yer alır, kenarlarda seyirciler yer bulur; seyircilerin yüz ifadeleri, Atinalıları idealize eder.

Statuary from the east pediment of the Parthenon. Part of the Parthenon Marbles, Elgin Marbles- at the British Museum
Parthenon alınlık heykel grubu, Elgin Mermerleri

Sonraki Yıllarda Parthenon

M.S. 5. yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından “Bakire Meryem” adı altında kiliseye çevrilir Parthenon ve Bizans dönemi boyunca Meryem’in kilisesi olur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise, Parthenon’un arka bölümüne ibadet yeri ve minare yapılarak camiye dönüştürülür; böylece Pagan, Hıristiyan ve Müslüman inancının eklektik bir örneği olur. Daha sonraki yıllarda Osmanlı yönetimi, tapınağı barut deposu olarak kullanır. 1687 yılındaki Osmanlı-Venedik savaşlarında tapınak, Venedik bombardımanı ile büyük oranda hasar görür, çatısı havaya uçar, değerli heykeller yok olur. 1806 yılında İngiliz diplomat Lord Elgin (Thomas Bruce) ve ekibi, bölgede kazı çalışmalarına başlar; çok sayıda önemli yontu ve kalıntıyı Osmanlı yönetimi ile anlaşarak İngiltere’ye götürür. Arkeolojik bulgular, British Museum’a satılır ve o günden beri Parthenon yontuları, “Elgin Mermerleri” adı altında sergilenmektedir. Parthenon’a ait diğer bulgular Atina, Paris ve Roma’daki müzelerdedir. Sonuç olarak, Parthenon dünyanın değişik yerlerinde parçalanmış olarak var olmaktadır bugün.
The Three Fates - pediment of the Parthenon, 438-432 B.C.  British Museum, London
Üç Kader Tanrıçası - Parthenon

Elgin Mermerleri ve Üç Kader Tanrıçası (The Three Fates)

Parthenon’un Doğu alınlığında bulunan Elgin Mermerleri içinde yer alan “Üç Kader Tanrıçası(The Three Fates) heykel grubu, özellikle göz alıcıdır. Bazı araştırmacılar yontudaki kadın figürlerin tanrıça Afrodit, Hestia, Dione olduğunu düşünse de, zaten baş bölümleri eksik olan betilerin genelinde böyle bir açık ifade yoktur. Üç tanrıça yontuda, insan boyutlarından biraz daha büyük biçimde, ikisi oturmuş ve biri uzanmış biçimde görünür. Phidias’a atfedilen yontuların özgüllüğü etkileyicidir; kaliteli mermerden yapılmış olmasının da etkisi büyüktür. Farklı açılardan izleyiciyi etkilemesi düşünülerek, dairesel bir anlatı ve devinim verilmiştir.
The Three Fates - Goddesses from East pediment of the Parthenon, c. 448-432 BC - at the British Museum, London
Üç Kader Tanrıçası
Heykel grubunda ince ve kalın kıvrımlardan oluşan kumaş giysi (Chiton) hem vücudu gizler; hem de vücuda yapışıp, hatlarını ortaya çıkarır. Vücut ve kumaş (Drape: giysi kırımlarının beden ile uyumu, dökümü) birbirinden farklı duruş içindeki figürlerin görümlerine esneklik verir; kompozisyon çeşitliliği, gölge ve ışık karşıtlığı yaratır. Doğu cephesine ait diğer önemli bulgular; uzanmış dinlenen Dionysos (yada Thesius); yine uzanmış baş kısmı eksik genç erkek (yada Nehir Tanrısı) ve tanrıça Selene’nin atının başı heykelidir. Elgin Mermerleri’nin bazılarının gerçek olmadığına; Batı dünyasının antik Yunan hayranlığı sonrası 19. yüzyılda üretildiğine dair dedikodu hala sürmektedir.

Reclining Dionysos or Thesius - marble statue from Parthenon East Pediment, ca. 447–433 BC, at the Ergil Marble, BM
uzanmış dinlenen Dionysos heykeli
Figure of River-God and Selene's Horse - from the west pediment of the Parthenon

Klasik dönem sanatına hayran Goethe şöyle der: “Yunanlılar, doğanın gözlemlemesinde daha büyük bir içgörüye sahip olmuşlardı. Parthenon’dan kalan insan ve hayvan tasvirlerinin, doğayla eşit tarzda ama ondan üstün örnekler olduğu aşikâr.” Antik Yunan dünyası üzerine tefekkür yapmış modern filozof Nietzsche ise şöyle yorumlar: “Yunan tapınağı Pantheon, mermer üzerine inşa edilerek, Apollonik olarak sonsuzluğu müjdeler. Apollonik imgelem, gerçekliğin ve doğanın aşılmasını; sanatta ve özellikle rüyalarda bulur.”


The Parthenon - at the Acropolis of Athens



Yunan Tapınak Mimarisi ve Atina Akropolis



Antik dünyada yaşam ve konut alanları çoğunlukla pişirilmiş toprak (terra-cotta), tuğla ve kereste ile; kalıcılık, gösteriş ve dini etki amacı taşıyan mimari eserler, özellikle tapınak; sert kireçtaşı ve beyaz mermer ile yapıldı Ege Havzası’nda. Tapınak, en önemli yapıydı; Tanrılar ve Tanrı korkusu, yaşama hükmediyordu arkaik dünyada. Savaş ve istilalardan çok, depremler etkili oldu; Attika mimarisinden günümüze çok az şey kalmasında. (Yunan Tarihi ve Sanatı hakkında bir başka yazı için tıklayınız.)
ancient Greek temples and Doric order
antik Yunan tapınağı ve Dor düzeni 
Temple of Aphaia in Aegina and Temple of Hephaestus in Athens

Pagan tanrılara ibadet için yapılmış tapınak, belli bölümlerden oluşmuştu Yunan dünyasında. Kutsal kabul edilen bölge (temenos) içinde yer alan tapınak alanı (naos) ve onun çevresinde veya içinde yer alan sunak alanı, hazine odası ve yine bunları birbirine bağlayan sütunlu geçit yolu (stoa) ile kompleks yapıydı tapınak. Kutsal alanın bazen içinde, bazen de dışında spor, eğitim ve dinlenme alanları (gimnasion, stadion, teatron, odeion) bulunurdu; şehirdeki yaşamın ve ticaretin merkezi ise pazar yeri (agora) idi. Antik insan için tapınak, gündelik yaşamın ortasında idi, agora ile naos arasında geçitler, avlularla ulaşım ve kaynaşma vardı bu sebeple.

İlk Yunan tapınakları, Akhalar dönemine ait sütunlarla çevrili dikdörtgen konut düzenine (megaron) dayanır. Bazı tekil farklılıklara rağmen, bir Yunan tapınağı plan olarak; ortasında tanrı kültünün bulunduğu merkez salon (cella) ile cella’nın önünde (pronaos) ve arkasında (opistodomos) yer alan sütunlu avludan oluşur. Cella, iki sıra halinde dizilmiş sütunlarla çevrili idi ekseriyetle. Köşeli taşlardan yapılmış temel (stereobat) ile üzerine düzgün taşlardan yapılmış tabaka (euthynteria) tapınağın zemini idi. Ahşap üzerine kiremitti, tapınağın çatısı. Sütunlarda farklı bezemeler kullanıldı; süslü başlık, başkiriş (arhitrav), sütün üzerinde kuşak olarak ilerleyen heykel süslemeciliği (friz) ve sütün boşluklarında heykel kabartma alınlıklar (metop) ve oluklu çatı gibi unsurlar, mimari ile estetiğin kesişme noktalarıydı. Ayrıca optik yanılsama ile tapınağın daha büyük görünmesi için bazı teknikler kullanıldı; Cella duvarları ve en dış sütunların içe doğru yaylanması ve çatının, krişlerin ekseninden dışa doğru taşması gibi. Altın Oran adı verilen aritmetik -aynı zamanda görsel uyum olarak geometrik- asal değerlere dayanak yapılmıştı birçoğu. Altın Oran, doğadaki canlı ve cansız varlıkların şekillerinde bulunduğu varsayılan, kabul edilen ide’nin izini taşıyan ideal orandı Yunan’da ve öncesinde antik Mısır’da. (altın oran hakkında bilgi için tıklayınız)

Athens Acropolis
Atina Akropolis

Cella, tapınağın kapalı ana odasıydı; sadece kapıdan girişi vardı. Kült heykeli, cella içinde girişini tam karşısında, genellikle batı yönünde bulunurdu. Cela’nın sadece kapıdan gelen ışığı içeri taşımasının; ortada duran tanrı yâda tanrıça kültünün ışık-optik kırılma ile ziyaretçiler üzerindeki etkisini arttırmak için kurgulandığı düşünüldü çoğu zaman. Tapınağın bazı bölümleri, görsel etkiyi arttırmak için renkli boyalar ile süslendi. Sunak alanları (altar), tanrılara adak sunulan, ayin yapılan yerdi ve tapınağın hemen önünde, bazen de içinde yer aldı. Biri kurban kesmek; diğeri hayvanın belli yerlerini yakmak için; iki bölümden oluşurdu sunak. Tanrıya adak sunulmuş değerli madenlerin, eşyaların toplandığı hazine odası vardı Delfi ve Olimpia gibi bazı tapınaklarda

Mimari Düzen

Temple of Zeus, Athens
Zeus Tapınağı sütunları
Sütun tabanı, gövdesi ve başındaki tekniğine göre; Dor, Ion ve Korint olmak üzere 3 türlü idi Mimari düzen. Dor düzeni daha çok Attika’da etkili oldu; büyük oranda günümüze ulaşmış Olimpia Hera Tapınağı, Paestum Poseidon Tapınağı ve Assos Athena Tapınağı gibi. lon düzeni, Ege ve Anadolu’daki kutsal alanlarda kullanıldı daha çok; Ephesos Artemis Tapınağı, Priene Athena Polias Tapınağı, Didim Apollo Tapınağı gibi. İki dizgenin sentezi Korint düzeninin önemli temsili, Olympia Zeus Tapınağı oldu; tapınak uzun yıllar içinde (M.Ö. 174-M.S. 13) bitirildi ama sonrasında depremde yıkıldı ve günümüze sadece gösterişli 13 sütünü kaldı.

Atina Akropolis

Şehrin (polis) içinde olmakla birlikte, yukarıda bulunan şehir, en yüksek nokta anlamına gelir Akropolis. Attika’nın ve dönemin en önemli Akropolü, Atina Akropolis idi. Sadece kutsal alanların, sunakların değil; ekonominin ve şehir hazinesinin de bulunduğu alandı Akropolis. Hem ekonomik, hem de dini öneminden dolayı; şehir saldırıya uğradığında korunması gereken en önemli stratejik yerdi aynı zamanda. Akropolün yani kutsal alanın girişinde, mermerden göz alıcı anıtsal kapı (proplyleia) vardı; en etkileyicisi bugün de var olan Atina Akropolis’in girişindeki kapıdır. Kült törenlerinden insanlar, adak hayvanları ile kıvrımlı yolu izleyerek anıtsal kapıdan geçip; kutsal alana girerdi.

Temple of Athena Nike Temple - on the Acropolis Athens, built 530-427  BC
Athena Nike Tapınağı
Erechtheion and Caryatid Porch - built 421-406 BC, Athens
Erechteion Tapınağı


Atina Akropolü’nde hem Dor, hem İon düzeni ile tapınaklar yapıldı. Atina’daki Hephaistos Tapınağı, bugün için en iyi korunmuş Yunan tapınağıdır (M.Ö. 450) ve Dor düzenindeki tapınağın, süsleme ve metopları hala durmaktadır. Athena Nike (M.O. 530-427) ve Erekteion (M.Ö. 421-406) Tapınağı, Akropol tepesinde İon düzeni ile yapılmış diğer önemli ama küçük tapınaklardı. Propylaion’un sağında Athena-Nike Tapınağı bulunur, M.Ö. 530 yılında “Panathenaia Oyunları” için yapıldı, sonrasında M.Ö. 480'de Atina'yı ele geçiren Persler’in kenti yakıp yıkması sonucu büyük oradan zarar gördü. Nike Tapınağı, Pers ve Yunan savaşlarını anlatan kabartmaları ile dikkat çekerken; Erechteion, atipik bir tapınaktır; Batı zemini daha aşağıda kaldığı için asimetrik düzenleme ile ek mimari işlemler görmüştü. Erekktheion, Tanrıça Athena ve Tanrı Poseidon sunağı idi; adını, Yunanlı kahraman Erikhthonios'dan almıştı; Bizans döneminde kiliseye çevrildi, Osmanlı zamanında ise konut olarak kullanıldı. Karyatid Kızları’ndan oluşan güney sütunları ve balkon bölümü Erechteion’un göz kamaştıran mimarisidir, özgünlüğüdür hala. Atina Akropolis’deki kutsal yolun sonunda şehrin tepesini süsleyen Parthenon Tapınağı vardır. Parthenon, Pers savaşlarındaki zaferin ardından hem kıvanç, hem de ibadet için tanrıça Athena adına yapılmıştı. Yunan idealinin ve Dor düzenin zirvesi, Parthenon Tapınağı idi. 

The Parthenon temple on the Athenian Acropolis
Parthenon Tapınağı

Agoradan mabetlere hep görünür olanı, görüş açısını ve varlığı görünür kılmayı hedefledi Yunanlılar. Cella bölümü hariç tapınağın ışık alması, güneşe ve güne açık olması amaçlandı, tıpkı Apollo’nun ışığı gibi. Doğru ölçü ve harmoni teknikleriyle kurulacak somut güzelliğin gerçekleşmesi ile idealar’ın tecelli edeceğine inanmıştılar. Varlığı ve doğayı bir an ve bakış içinde kavrayıp; mimetik olarak sanat eserine yansıtarak kalıcı kılmayı arzuladılar; tıpkı yıllar sonra Klasik Çağ hayranı Faust’un yazarı Goethe’nin “Dur gitme, ne kadar güzelsin” dediği gibi.

Yunan Heykel Sanatı



Antik dünyada ressam veya heykeltıraş; ne özgür insan, ne de köle idi. El işçisi (Banausos), zanaatkâr idi yontucu; tıpkı bir demirci gibi. Çünkü para karşılığında üretici çalışma, kölelik idi efendiler için. Yunalı Oligarklar için sanatçı, devlet görevine atanamaz; hatta yurttaş olamazdı. Emeği ile sosyal konumu muğlâktı sanatçının, bugünkü gibi. (Yunan Tarihi ve Sanatı hakkında bir başka yazı için tıklayınız
Tanrı, tanrıça ve atlet heykeli yaptı daha çok Yunanlılar. Tıpkı tapınak mimarisi gibi, ilk önce dini anlam ve işlev ile üretildi yontu. Tapınak alınlıklarına, süsleme kuşlaklarına işlendi ama en önemli kullanımı; tapınağın merkezi olan Cella içindeki tanrı yâda tanrıça kült heykeli idi. Kireçtaşı, mermer, pişmiş toprak, bronz, kimi zamanda altın ve fildişi birleşimi oldu kullanılan malzeme. Yunanlılar, heykeli boyardı; zaman için boya yok olsa da, bazı eserlerde izleri hala vardır; bronz heykelin hava ile teması sonucu oluşan yeşil paslanma, günümüze kalmıştır. Birçok antik Yunan heykeli, günümüze ulaşmadı. Romalılar, hayran oldukları Yunan yontularını, neredeyse birebir yansıtan yeniden üretimlerle günümüze taşıdı. Romalılar, bugünde kullanılan mekanik noktalama tekniğini geliştirerek; heykelin orijinali üzerinden kabartma kalıp alarak, mermer veya bronz döküm üzerine benzerini ürettiler. Oyma kalem kullandılar detay ve hatları ortaya çıkarmak için.

Acropolis sculptures on Athens

Arkaik Dönem (M.Ö. 700-480)

M.Ö. 7. yüzyıl arkaik yontu, anıtsal idi; insan boyutundan büyüktü. (Samos Koros’u 4.75 m boyundadır) Mısır stilinin etkisindeydi tipik modeller. Boiotia, Delos ve Ege Adaları heykel üretiminde öncü şehirlerdi. Ayakta duran erkek (Kuros) heykeli ve ayakta duran kadın (Kore) heykeli arkaik dönemi işaret eder. Kuros’lar gücünü ve dengesini simgeler bir yanıyla Apollo’nun. Yunanlılar, Mısır’dan aldıkları statik insan duruşunu zaman içinde aşmaya, yontuya hareket katmaya başladılar. M.Ö. 580-530 ile birlikte Kuros-Kore heykellerindeki insan gövdesi, daha gerçeğe yakın ve anatomik olmaya başlar. Atina ve Samos Adası’ndan günümüze ulaşan eserlerde Mısırvari etki aşılmaya, azda olsa mimetik -doğaya ve bedene öykünme- yontu ortaya çıkar. Kore’lerde giysi betimi çeşitlenir. Yontucu, zemin yüzeyine “Eudomos beni yaptı” şeklinde imzasını atar.
Sounion Kouros, Anavysos Kouros, Piraeus Apollo, archaic period in Greek

Yontuya devinim kazandırmak için yarım diz çökme, çömelme ile örgenlere belli oranda aksiyon kazandırılır; her ne kadar torso’nun üst bölümü hala statik olsa da; belden aşağı ve öne doğru devinim ile uzuvlara canlılık verilir. Uzuvlarda esneme, hatta asimetrik unsurlar keşfedilir ve olgunlaşır yontu zaman içinde. Aphaia Tapınağı alınlığındaki Troyalı savaşçı yontuları, dönemin örneğidir; canlı, gergin ifadeleri ile düşen ve hatta ölen savaşçılar; aynı zamanda düşen gövdesine karşı zafere ve ölüme olan bağlılık ile karşıt duyguları yansıtmak ister sanki. M.Ö. 6. yüzyıldaki tapınak alınlık ve kabartmalarının bir kısmı günümüze ulaşmıştır; hem tekil olarak figürlerin incelikle işlendiği, hem de mitolojik bütünlük ile aralarında yumuşak geçişlerin -Herakles’in oniki ödevi’nin hikâyesi- dizgelendiği önemli kabarmalardır Olympia Zeus Tapınağı ve Sicilya’daki Selinus E Tapınağı’nın alınlık ve metopları.

Trojan warrior from Temple of Aphaia, circa 500 BC


Metope from Temple E at Selinus and Temple of Zeus Olympia


Klasik Dönem (M.Ö. 480-330)

Klasik dönem ile en etkileyici yontular ortaya çıkar Attika’da. Kalçalar esneklik kazandır, yere dik basan bitişik ayaklar ayrılır, bir ayak öne doğru esner. (Kontrapost). Arkaik tebessüm ve frontal duruş, aksiyon düzleminde aşılır Kontrapost ile. Yavaş yavaş omuzlar, kalçalar ve dizler aynı eksen üstünde değil; diyagonal hareket eder artık. Giysi kıvrımları ve saç şekli, kadın yontularında betinin merkezinde yer alır. Kumaş (Chiton) gövdenin devinimine uygun, bazen de karşıt duyumun ifadesi olacak biçimde yontulanır; Afrodit’in doğuşunu işleyen "Ludovisi Tahtı” olarak bilinen kabartma panelde olduğu gibi.

Ludovisi Throne and Nike adjusting sandal


Pythagoras Öğretisi ve Heykele Etkisi

Pythagoras öğretisi klasik dönem sanatçılarını, özellikle heykeltıraşları etkiler. Pythagoras’a göre dünya karşıtlık üzerine kurulur; sınır ve sınırsızlık. Bu iki zıtlığın dengesinde dünya; Kosmos dur. Sayılar, dünyanın düzenini mümkün kılandır. Sadece doğayı değil; insan bedenini, ahlakını, hatta felsefeyi ve ruhu belirleyen sayılardır. Pythagorasçı estetik; nesnelerin doğasını ve doğaüstünü oluşturan asal sayılara ulaşmak için; objede ve yontuda aritmetik ritim ve denge ile ideal güzelliği araştırdı.
Nietzsche’ye göre Apollonik imge, biçimlendirir Yunan yontusunu; şöyle der: “Apollonik dünya imgesi, ışık ve görüş içinde mükemmel formu arar ve mükemmel olan, sonsuza kadar kalacaktır; tıpkı tapınaklar, heykeller gibi. Mükemmelliğin ve formun kalıcılığı bağlamında heykel sanatı, Apollonik anlatının en etkin sunumudur.” Myron’un yaptığı “Disk Atan Atlet (Discobolos)”, Polykleitos’un “Mızrak Taşıyan (Doryphoros)”, Lysippos’un “Kendini Kaşıyan Atlet (Apoxyomenos)” Praxiteles’in “Knidos Afrodit’i (Mahçup Venus)” heykeli başyapıtlarıdır klasik dönemin.

Discobolos, Aphrodite of Knidos, Doryphoros


Amaç, denge ve duyum üzerinden güzelliği yontunun tümüne yansıtmaktır yâda onda aramak. Sanatçı, inandığını ve hayal ettiğini görünür kılmaya çalışır. Güzelliği, görünür kılmak ve görmek ister; tapınak, heykel yâda mozaik üzerinde. Arayış, güzelliğin uyumunu ortaya çıkarmak içindir; idealize ettikleri tanrılarını ve erkek (atlet) bedenini görünüşe getirerek kalıcı kılarlar. Artık gövde, bakışını “bakışsız boşluğa” iletir. Ve bir adım ötesine geçerek; doğada bulunmayan yâda henüz görülemeyen Güzel İdeası’nın izlerini araştırırlar yontu pratiğinde.

The Kouros of Samos - Colossal Kouros from Samos, height 4, 75 m, 6th c. BC