Kant’ın
kritik üçlemesinin ilk eseri “Salt Aklın Eleştirisi” dir. Kant felsefesinin ölçütü, akıldır. Aydınlanma filozofu olarak
matematik kesinliğe sahip felsefeyi amaçlamıştı. Felsefenin tüm sorunlarını, çelişkileri
ile birlikte analiz etmek için eleştirel yönetimi kullandı. Yaklaşık 800
sayfalık Salt Aklın Eleştirisi, bilgi ve
nesnesi üzerinden aklın ve bilginin sınırlarının belirlenmesidir; metafizik
olanağının araştırılmasıdır.
Önsel (A Priori) ve Deneyim (A Posteriori)
Deneyden bağımsız salt bilgiye
“a apriori”; deneyden gelen bilgiye “a posteriori” denir. Klasik felsefede bir
yargı, ya analitik (apriori) dir; ya da sentetik (aposteriori) dir.
Zorunluluk, kesinlik ve tümellik a
priori bilginin kavramlarıdır. Deney, doğru bilgiyi belirleyebilir ama bu
öznel, rastlantısal da olabilir.
Bu nedenle deney tümevarımı, görece yargıdır
ve hiçbir zaman tümellik veremez. Evrensel ve zorunlu olan bilgi, apriori dir;
çünkü deneyimde verilmemiştir. A priori olan “her zaman” ve “kesinlikle”
kavramlarını içerir.
Zaman-Mekân
“Her bilgi deneyle başlar ama tümüyle deneyden
çıkarılamaz.”(SAE) Bilgilerimizi biçimlendiren
akıl formları, a priori (önsel) dir. Deneyim
koşullarını belirleyen ve fenomenlerin temsillerini biçimlendiren, Zaman ve
Mekân dir. Bilgi, zaman-mekânda
olandır. Zaman-mekân; insanın duyum, kendilik ve gerçeklik zeminidir;
insanın varlık koşuludur. Zaman-mekân, görünüşleri mümkün kılandır. “Görünüşleri
zamandan ayıramayız. Çünkü tüm görünüşleri mümkün kılan, a priori verilmiş
zamandır.
Zaman tek boyutludur. Farklı
zamanlar, sadece bir tek zamanın parçalarıdır. Zamanın prensipleri, deneyim
tarafından veriliyor olamaz.” (SAE) ”Mekân, dış deneyimlerimiz ile ortaya çıkan
kavram değildir. Bizdeki temsil, nesneler arasındaki ilişkilerin görünüşlerinden
deneyim ile elde ediliyor olamaz. Aksine Mekânın
temsili, görünüşlerin zemininde yer alıyor olmalıdır ki; bu görünüşleri, duyularımıza
verilebilsinler.” (SAE)
Zaman-mekân, belirmiş
olanın belirmesini sağlayan koşulları meydana getiren mutlak kategorilerdir.
Diğer kategoriler ise, anlama yetisi ile ortaya çıkar ve deneyimin yüklemlerini
meydana getirirler. Yüklemleri ve kavramlarını ortaya çıkartan, mümkün kılan a
priori olan zaman-mekândır. Akıl, zaman-mekânda ortaya çıkan tasarımları çeşitli
bağlantılara tabi tutar. Kant’a göre aklın (vernunft) iki farklı yetisi vardır:
duyarlılık (sinnlichkeit), anlama yetisi (verstand).
Duyarlılık ile görüngü (fenomen) algıya
ulaşır; anlama yetisi, görüngüyü kavramlarla sentezleyip; yargıya dönüştürür. Görüngünün
beliriş koşullarına bağlı olarak farklı sentetik bilgiler üretilir. Kant’a göre
zaman-mekân, duyularımızı aşan transandantal gerçektir. Duyumu, görüngüyü ve
sezgiyi olagetiren zaman ve mekân; töz olarak nesnelere yüklenemez; yani
zaman-mekân, nesnelerin öncesinde a priori dir. Zaman-mekan algılanan,
anlaşılan ampirik şeyler değildir; zaman-mekan, şeyleri sezme ve görüngüleri
anlama yetimizi belirleyen zorunluluklardır.
Kendinde-Şey (Ding as sich - Noumenon)
Kant’a
göre bilmek ve düşünmek, iki ayrı akıl eylemidir. Bilmek, deneyim ile gelen kesin
ve kanıtlamış bilgidir. Düşünmek, salt
aklın metafiziğe doğal yatkınlığıdır ve idelere dayanır. Bilim, görünüşler
dünyasına (fenomen) aittir.
Kendinde-Şey (ding as sich - noumenon) hakkında bilgi sahibi
olamayız. Kendinde-Şey, duyarlılık ve anlama yetisi içinde görüngü olarak belirmez
ama salt akılda “İde” olarak vardır. İdeler,
Kendinde-Şey’lerdir; onları bilgi olarak bilemeyiz ama doğal yatkınlıkla
düşüncenin nesnesi olarak düşünürüz.
Klasik
felsefe, duyumsanır görünüşler (fenomen),
düşünülebilen özler (noumenon) arasındaki ikilik çevresinde gelişmiştir.
Fenomen, her zaman özeninin deneyimi olduğu ve yanılsama da içerdiği için
mutlak doğruyu veremez. Bu nedenle Kant fenomenin görünüş değil, beliriş olduğunu
söyleyerek; onu algıdaki öznelliğini tam-algı
kavramı ile aşmaya çalışmıştır.
Belirmiş olan -görünüş yâda öznellikten farklı
olarak- kendini beliren olarak ortaya koyan koşulların bir şeyidir, mutlak
olana bağlıdır. Fenomen, duyumsanır.
Kendinde-Şey, düşünülebilir öz, düşünce olarak şeydir. Kendinde Şey,
zaman-mekan ve kategoriler ile bilinemediği için, beliriş ve deneyimin
dışındadır. Kendinde-Şey’e ancak pratik
akıl buyrukları (postulat) ve ahlak yasası ile ulaşılmaya çalışılır.
Bugün, Bilim-teknik alanında
yaşanan gelişmelerle Kant epistemolojisi önemini kaybetmiştir. Onun
öğretisi, Newton fiziğine ve Öklit geometrisine dayanan matematik kökenli bir
felsefedir. Newton fiziği göre, zaman-mekân evrenin değişmez ve mutlak koşullardır.
Fakat modern fiziğe ve geometriye göre zaman-mekân
(uzay), birbirinden bağımsız ve
değişmez değildir; aksine birbiri içine girmiş, dinamik, göreli ve
esnektir. Bu sebeple Kant’ın fenomenlerin
özünü oluşturan numenlerin bilinemeyeceğine dair görüşü, bilimsel geçerliliğini
kaybetmiştir. Diğer taraftan Kendinde Şey’lerin salt aklın düşünce
yetisinde ortaya çıkan ideler olmasının metafizik mümkünlüğü olarak Tanrı,
özgürlük ve ruh hala modern felsefenin gündemini oluşturmaktır.