Venus of Neuchatel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Venus of Neuchatel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ana Tanrıça Kültü ve Neolitik Çağ Bulguları


Üst Paleolitik Çağ’dan (M.Ö. 45 bin ile 15 bin) itibaren Avrupa ve Sibirya havzalarındaki çeşitli mağaralarda, arkaik yerleşim alanlarında yapılan arkeolojik kazılar sonrası ortaya çıkan bir takım heykelcikler, kadın temsilleri ve aralarındaki benzerlikler; Ana Tanrıça kültünün günümüze ulaşan ilk verileri olarak kabul edilmiştir. (Paleolitik Çağ Ana Tanrıça temsilleri hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.) Fakat bu keşiflerin sonucunda, ana tanrıça inancının arketip, evrensel olduğu düşüncesi, –dil ve tarih öncesi döneme ait yanlışlanamaz doğruluk verisi, fosil kanıtlar hariç pek mümkün olmadığı için- sadece yüksek olasılık taşıyan bir teoridir. Aynı kazı alanlarında, bugün için anlam verilemeyen, sınıflandırılamayan çok sayıda amorf figürler, eril idoller de bulunmuştur. Peki, 15 bin öncesine ait “Neuchâtel Venüsü” isimli stilizasyona; ana tanrıça kültü diyebilmek için elimizde rasyonel veri var mı?
Venus of Monruz or Neuchâtel - The pendant is in jet, found at Neuchâtel in 1991, dated 14.000-12.000 BCE, height 16 cm
Neuchatel Venüsü - Kolye biçiminde, M.Ö. 14,000-12,000, 16 cm 
Neolitik dönemle birlikte -M.Ö. 10 bin ile 4 bin- Mezopotamya ve Anadolu toprakları üzerindeki ana tanrıça kültü, pagan inanışın temelini oluşturmuştu; yazının icadı -M.Ö. 3500’ler- ile bugün, metinlerine ulaştığımız yaradılış efsaneleri; özellikle Mezopotamya ve Mısır coğrafyasındaki çok tanrılı dünya içinde güçlü bir Toprak Ana kültü, tapımı olduğunu göstermektir. Yakın coğrafyaların eko-kültürel etkileşimine göre zaman içinde İnanna, Astarte ve Kibele gibi değişik isimler alan Toprak Ana, yaşamı mümkün kılan bereketi ve kızdığında insanları götürdüğü yeraltı dünyası ile hayat döngüsünü sağlıyor ve insanlarda onun kutsallığına şükran oldukları için hayvan, hatta erkek kurbanlar adıyorlardı. 
Diğer kıta coğrafyalarında ise, tanrıça inanç görünümleri daha karmaşıktır. Çin ve Uzakdoğu’da Ana Tanrıça ibadetlerinin Üst Paleolitik dönemde görüldüğüne dair zayıf iddialar olmakla beraber; asıl Japonya’daki Jomon döneminde (M.Ö. 4 bin ile 2 bin) tanrıça kültüne -Uzakdoğu kültür yapısına özgü karmaşıklarla- rastlanmıştır. Latin Amerika’da ise Üst Paleolitik döneme ve inanç ritüeline ait ciddi verilere henüz ulaşılamamıştır. Maya ve İnka gibi medeniyetlerde belirgin Ana Tanrıça kültünün olmadığı; bunun yerine ikili, iyiyi ve kötüyü içeren tek tanrının avatarları biçiminde ortaya çıkan totemik eril-dişi figürler görülmektedir.

Female or Goddess figure with Bird Traits - from Egypt, Predynastic Period, circa 3500–3400 BCE, painted Terracotta, height 29 cm - Brooklyn Museum
Kuş Görünümlü Tanrıça yada Kadın figürü - antik Mısır, M.Ö 3500, boyalı pişmiş kil

J. Bachofen’nin ilkel klanlardaki anaerkil yaşamı anlattığı “Analık Hukuku” kitabı (1861), H. Morgan’ın Amerika’daki yerlilerin komünal düzenini incelediği “Eski Toplum” eseri, tanrıça ile onun etrafında varolan-ölen-yeraltına inen erkek tanrı döngüsünü anlatan J. Frazer’in “Altın Dal” (1910) adlı çalışması, Ana Tanrıça tezinin argümanlarını oluşturmuştur. Ana Tanrıça’nın evrensel olduğuna dair genel eğilim, Neolitik dönem ve sonrasındaki Mezopotamya ve Anadolu’daki tanrıça ibadetlerine, tapınak bulgularına dayanmaktadır. Böylelikle, Avrasya Paleolitik ile Mezopotamya Neolitik bulguları arasında Ari-Sami ırklarının inanç arketiplerine dair koridora ulaşıldığı düşünülmüş ve lojik olmaktan çok mitolojik bir tarih oluşturmuştur.

Farklı Tanrıça yâda Kadın Figürleri


Yılanlı Girit Tanrıçası yâda kadın heykelciği, iki elinde iki yılan tutmaktadır. (M.Ö. 16. yüzyıla ait 29 cm yüksekliğindeki eser, Girit Knossos’daki Minos Sarayı’nda bulundu) Neolitik sonrası figürdeki tanrıçanın açık göğüsleri bereketinin; elinde tuttuğu yılanlar ise doğaya hâkimiyetinin sembolü olarak yorumlandı. Toprak-bereket tanrıçasından haz ve aşk tanrıçasına dönüşümün -İştar’dan Afrodit’e uzanan yol- öncülü ve simgesi olduğu düşünüldü. Girit/Minos uygarlığının kullandığı yazılı dile, kültüre ait önemli bulgular olsa da -ana tanrıçaya insan kurban etme ritüellerinin olduğuna dair işaretler vardır- sembolik düzeninin tam olarak çözülememesi nedeniyle; yılan tutan kadının tanrıça mı, rahibe mi, yoksa saray mensubu bir kadın mı olduğuna dair hiçbir bilgi yoktur.
Minoan Snake Goddess or Priestess - from the palace at Knossos in Crete, Minoan Civilization, circa 1600-1500 BCE - at the Ashmolean Museum, Oxfort
Yılanlı Miken Tanrıçası yada Rahibesi - 16. yüzyıl
Knossos kazılarından parçalar halinde bulunan çok sayıda tanrıça kadın figürü, yoğun bir restorasyon işlemi sonucunda Ana Tanrıça kültü olarak lanse edilmişlerdi. Sonrasında Girit kültürü ve sanatı, sadece Antik Yunan’a değil; Mısır’dan ve Mezopotamya’ya kadar uzanan -Baharat Yolu benzeri bir geçiş- tarihi bir köprü olarak kabul edildi. Keşifler teknik, stil ve ikonografik kompozisyon olarak sıra dışı idi; fakat birçok figür aslında modern dünyanın izlerini, sahte eklemeleri taşıyordu. Zaman içinde bazı müzeler, sahte olduğu anlaşılan Girit tanrıçalarını sergiden kaldırdı. “Our lady of the sports” adıyla bilinen sahte ürün, Karbon 14 testine göre modern döneme aitti. Bu sahte Girit tanrıçası ifşa edilişinin üzerinden yüzyıl geçmesine rağmen hala kitaplarda, ansiklopedilerde, arkeolojik araştırmalarda antik keşif diye anlatılıyor.
Fake Minoan Goddess, known as "Our Lady Of The Sports" - with Male Loincloth
Sahte Girit Tanrıçası
Yılan Kafalı Tanrıça yâda Kadın, Bebeğini Emzirirken idolü, Mezopotamya’daki Sümer uygarlığı öncesi dönemden kalmadır. (M.Ö. 5.000 ile 4.500 yıl öncesine ait, kilden yapılmış) Bu ilginç örnekteki - başka benzerleri de bulunmaktadır- yılan kafalı kadının, Mezopotamya insanı için taşıdığı kült anlamı ve pratiği kesin olarak bilinmiyor. Diğer yandan Neolitik dönem ve sonrası tapınmalarda; yaşam kadar ölümü de temsil eden, hem yeraltı hem de yerüstü yaşam döngüsünün sembolü olan yılan; bazen belirsiz kötülüğün, dehşetin bazen de kutsalın ve tanrıçanın imi olarak kullanılmıştır.

Snake head Goddes or Female figure, Feeding her Baby - terracotta, circa 5000-4000 BC, from Ubaid period before the Sumerians - at the Iraq Museum, Baghdad
Yılan kafalı Tanrıça yada Kadın, bebeğini emzirirken

 “İlahi Kuş” adı ile bilinen Kuş Kafalı Tanrıça yâda kadın temsili, diğer bir atipik bir idoldür. Kuş görünümü ile kadın formunu eriyik olarak işlenmiş eser, M.Ö. 4.000’li yıllara aittir ve Nil civarında bulunmuştur. Totemik semboller ile tanrıça imgesi arasındaki çetrefilli ilişki ve dönüşüm olarak yorumlanan eserde tanrıça yâda kadın, dua eder ve göklere yakarır duruş içindedir.
Bird Head with Goddess of Female statuette, known as "Bird Deity" from ancient Egyptian - Dynastic perid, circa 4,000 -3,000 BCE, Material clay - at the British Museum
Kuş Kafalı Tanrıça, "İlahi Kuş" - Antik Mısır, pişirilmiş toprak

Ana Tanrıça Kültüne İtiraz

1950’lı yıllarla birlikte tarihçilerin ve arkeologların bir kısmı, tarih öncesi ana tanrıça kültüne dair yapılan genellemeleri eleştirip; tekil bazı verilerin önemli farklılıklar gösterdiğini iddia etmişlerdi. Muska olarak, mezar başlarına dikilen kadın heykelcikleri; bir ana tanrıçayı değil, bizatihi öleni temsil ediyor olabilirdi. Amorfik, hayvan yüzlü Venüs temsilleri de vardı. Cinsel organların göründüğü yâda abartıldığı temsiller, evrensel dişi tanrı kültü için yeterli kanıt değildi.
Ana Tanrıça, kavramı da belirsizdi. Yaratıcılığı, bereketi, ölümü ve şiddeti temsil eden Toprak Ana ile İnanna, Afrodit ve Venüs’te gördüğümüz cinsellik, aşk tanrıçası arasındaki ilişkisi tamamen farklı, farklılaşmış inançlardı. Paleolitik çağlarından bugüne bulgular; kozmolojik, animalist, fetiş görünümler ve değişimler içinde günümüze ulaşarak ilkel tek tanrı inancının coğrafyaya bağlı yaşadığı kültürel farklılıkların sonucu ve yansıması olarak da yorumlanabilirdi.