Sokrates, Platon ve İdea Öğretisi
Sokrates’in
Atina’ya geldiği dönem içinde tragedya yazımı sona ermişti. Sokrates’ın
öğrencisi Platon, “Sokrates’in Savunması”
adlı eseri ile tragedya çağını bitirmiş, felsefe dönemini başlatmıştır.
Platon’un “idea öğretisi”nde insan, akıl ile ideaların özüne uygun
hareket ederek iyi, doğru insan olur. Platonik düşünceye getirilen en önemli eleştiri, aklı ve bilimi amaç
olarak görmesine rağmen, sınıflı toplum
yapısını meşrulaştırmasıdır.
Trajik Unsur
Apollonik idea’ya göre
insanın, ideal biçimini ancak rüyalarda ve heykelde görebiliriz. Dionysoscu inanışa
göre ise doğmuş olmak, insanı bütünlüğünden koparmıştır; eğer insan doğmuş ise
sarhoş olması gerekir. Trajik olan insan için, birey olmaktır. Birey olan insanın bütünlük
içinde yaşadığı gerilim trajiktir. Tragedya kahramanları, genellikle trajik
bilincin ağırlığı altındadır ama “ölümü
istemek” anlatının hedefi değildir, yaşam olumlanır. Nietzche’nin
açıkladığı biçimde Apollonik ve Dionysoscu
imge iç içe geçerek, tragedyanın ve kahramanlarının oluşumuna temel kaynak
olmuştur. Her tragedya, trajik unsurlar ile yazılmamıştır, ilk tragedya olan “Persler” trajik unsurları değil, dönemin içinde
Perslerle olan savaşı anlatır. Ama tragedya formunu, etkileyici, cazip ve iç
kavurucu olmasının nedeni, trajik unsurdur. Modern dünyada, trajik olanın deneyimi, iki dönem içinde yaşanır: gençlik ve orta yaş. İnsan, gençlik ve
orta yaşlılık döneminde, yaşam koşulları karşısında seçim yapmak zorunda kalır.
Genç insan, ya yola çıkmalı ya da yuvada
kalmalıdır.
Kral Oedipus ve Hikâyesi
Sofokles’in
Kral Oedipus tragedyası,
hakkındaki kehanetin gerçekleşmesini önlemeye çalışan bir kahramanın kaderine
yenilmesini anlatır. Kral Laios kendi geçmişindeki laneti,
oğluna taşıyan bir babadır. Kehanete göre: ”Kralın bir oğlu olacak, oğul büyüdüğünde öz babasını öldürüp, öz
annesiyle evlenecektir.” Efsanenin psikanaliz açılımı ve önemi, babanın
çocuğunu öldürme arzusudur.
Kâhinden,
kehaneti öğrenen Kral Laios, baba olunca çocuğunu kehanet korkusu ile öldürmek ister
ama kraliçe razı olmaz. Kraliçe, kraldan gizli
olarak, cellâda çocuğu uzak bir yere bırakması söyler, cellât çocuğu
ayaklarından ağaca asıp uzak bir diyara bırakır. Yoldan geçen çobanlar, çocuğu
kurtarırlar. Ağaçta asılı kalmaktan ayakları şiş kalan çocuğa “şişik ayak” anlamına gelen Oedipus adını verirler. Çobanlardan
biri, yaşadığı şehrin kraliçesinin çocuğu olmadığı için, onu saraya görür. Kraliçe
çocuğu kabul eder ve Oedipus’u öz evladıymış gibi büyütür. Çocuk ergenlik çağına girdikten sonra, Delpoi Kâhininden,
gelecekteki kaderini öğrenir. Kral ve
kraliçeyi gerçek ailesi sanan Oedipus, kehaneti bozmak ve kaderini değiştirmek
için şehri terk eder. Oedipus, bir gün yolda çıkan çatışmada, bir başka
şehrin kralı olan tanımadığı öz babası Kral Laios'u öldürür. Kehanet
gerçekleşmeye başlamıştır. Oedipus daha sonra baba ocağı, Thebai'ye gelir. Bu
dönemde şehre korku salan Sfenks adında
bir canavardır ve halka zor günler yaşatmaktadır. Canavar, sorduğu bulmacaları bilemeyenleri acımasızca
öldürmektedir. Oedipus, korkusuzca Sfenks’in karşısına çıkar. Oedipus akıllı,
güçlü ve yenilmezdir.
Sfenksin
sorduğu bilmece şudur: "Önce 4, sonra 2, sonra da 3 ayaklı olabilen nedir?" Oedipus "İnsan" cevabını vererek soruyu bilir,
cevap karşısında çaresiz kalan Sfenks, kendini uçurumdan aşağı atar. Bu olay Thebai
şehrinde büyük bir sevinçle karşılanır, zaten kralsız kalan şehir halkı, Oedipus’u kral yaparlar. Kral
Oedipus, Kral Laios öldüğü için dul kalan kraliçe, yani öz annesiyle bilmeden evlenir. İkisi de gerçeğin farkında
değildir. Anne ve oğlunun bilmeden
yaptıkları bu evlilikten dört çocukları olur. Bu duruma çok öfkelenen Eski
Tanrılar, kentte veba salgını başlatırlar.
Çaresiz kalan Oedipus, felaketin nedenin öğrenmek için bilge büyücüye danışır.
Öz babasını öldürüp, öz annesiyle evlenmesinin neden olduğunu söyler Bilge. Kehaneti
bozmak isterken, kaderine yenildiğini anlayan Oedipus, gerçek ile yüzleşmek
zorunda kalır. Annesi olan kraliçe, gerçeği öğrenince kendisi asar. Annesini
ölüsünü gören kral, annesinin elbiselerinin üzerindeki iğnelerle gözlerini kör
eder. Şehirdeki felaketin sebebi Oedipus,
Kolonos’a sürülür. Son günlerinde yanında hem kardeşi, hem de kızı Antigone vardır. Sofokles’in
üçlemesinin diğer iki eseri, Oedipus Kolonos’da ve Antigone’dir.
Oidipus Kolonos’da
Oidipus tragedyasının devamı olan eserde Oedipus, kızı ve aslında kardeşi olan Antigone ile kendisine gömülecek yer, sadece toprak aramaktadır. Hiçbir yer kabul etmemektedir onu ve en sonunda Kolonos şehrine gelir. Yollara düşen Oedipus, artık ölümlülüğü kabullenmiştir; özgür ve bilge insandır ama Dionysoscu hakikat, sonunda kendini ona kabul ettirir. Tragedyanın sonunda doğru ve kader üzerine şunu söyler Oedipus: “Tanrı, benim için, benim istediğimden daha iyisini yapmıştır.” Akıl ve kibir (hybris) ile kaderine karşı gelmesinin hata (ate) olduğunu sonunda kabul eder; aşırılığa kaçma ve kendini büyük görmek, tanrılara yaklaşmış olmaktır ve hatasını anlamıştır. Peki, Oedipus’un başına bunlar niye gelir? Bu sorunun cevabı tragedyada şöyle verilir: “Yaşam, tanrıların yollarıdır ve biz bilemeyiz.” Oedipus Kolonos’a geldiğinde değişerek, dönüşerek kendini bilmiş ve öğrenmiştir; kaderini sev (amor fati) onun hakikatidir artık.Oedipus’un Trajedisi
Oedipus,
doğadan bağımsızlaşmaya çalışan ve hakikate yönelen Yunan idealini temsil eder
ama kaderini bilmek
bile, onu kaderinden kurtaramaz. Kral Oedipus, Aristoteles’e göre
mükemmel tragedya örneğidir. Trajik unsur, iki eşit konum-hal-değer
arasında seçim yapmaktır. Kral
Oedipus, ya tanrıların kendisine biçtiği kadere razı olacak yâda kaderine yön
verecektir. Lanetli kaderini değiştirmeyi tercih eder; ama en sonunda
tanrılara (Tanrı’ya) ve kadere (trajik unsur) mağlup ve razı olur. Oedipus’un trajedisinden çıkan sonuç; kendi
hakikatini bulacağını sanan insan, kaderine en nihayetinde doğaya tabi olmak
zorunda kalır.
Konuşmacı: İskender Savaşır
Ekleme ve düzenleme: Ahmet Usta