mother goddess etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mother goddess etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Taş Devri Ana Tanrıça İnanışı ve Venüs Heykelcikleri: Berekhat Ram, Willendorf ve Laussel Venüsü


Ana Tanrıça İnanışı

Venüs heykelcikleri olarak tanımlanan ana tanrıça bulguları, çoğunlukla tarih öncesi dönemlerden (Paleolitik-Neolitik çağ) kalma kadın figürü yontularıdır. Ana tanrıça kültlerinde görülen kadın figürü; çoğunlukla yüz ifadesi belirsiz, besili ve doğurgan, göğüsleri ve dişilik organı belirgin temsillerdir. Sınırlı besin-alet-bilgi birikimi ile doğaya ve toprağa bağlı kıt yaşam koşullarının oluşturduğu mitik inanış içinde arkaik insanlık; yaşamı ve doğayı yaratan Ana Tanrıça ile kadın bedeni arasında benzerlik kurmuştur.
The Venus of Kostienki - number 1, figure of a naked woman, her head is covered, mammoth tusk, created 23.000-22.000 BCE, height 11 cm, found in 1936 in ancient area Kostienki in Russia
Kostienki Venüsü - 23.000-22.000, Rusya

The Venus of Gagarino - dated 25,000-20,000 BCE, 5.5 cm long and 4.5 cm wide, from Gravettian period, found the Voronezh region of Russia
Gagarino Venüsü - 25.000-20.000, Rusya 

Tan Tan Venüsü

1999 yılında Fas'ta bulunmuştur ve paleontolojik yaşı 350,000 ile 470,000 yıl arasındadır. Çok eski zaman dilimine ait olması sonucu, figürün insan eli ile verilmiş bir biçim mi, yoksa toprak tabakasının başkalaşımı sonucu oluşan rastlantısal figür benzerliği mi olduğu konusunda kesin kanıt yoktur. 6 cm yüksekliğinde ve 3 cm genişliğinde kuvartis kaya parçası bulgunun üzerinde kırmızı-hardal sarısı boya pigmentlerinin bulunması, insan eli ile üretilmiş figür olduğu fikrini desteklemektedir. Fakat pigmentlerin insan eli ile üretildiği doğrulanamamıştır. Birçok tarihçi-arkeolog, bulgunun kaya zeminindeki doğal ayrışma, erozyon sonucu tesadüfen oluşmuş olduğunu düşünmektedir. Eğer Tan Tan Venüsü insan eli üretim ise, Acheulian döneminde Homo Erectus insan tarafından üretilmiştir. Ve bu durum, insanın el ve beyin evrimi ile birlikte ana tanrıça inancının var olageldiğini göstermektedir.

The Venus of Tan-Tan - dated 470,000-350,000 BC, found Morroco
Tan Tan Venüsü - 470.000-350.000, Fas

Berekhat Ram Venüsü

1981 yılında İsrail topraklarındaki Golan Tepeleri'nde bulundu. 3,5 cm boyutundaki Berekhat Ram Venüsü 280,000 ile 250,000 yıl arası bir geçmişe sahiptir. Bulgunun üzerindeki oyma figürün insan eli ile Acheulian dönemindeki kazıma-yonga araçlarıyla mı üretildiği; yoksa kayaç yapısındaki değişimin sonucunda oluşan rastlantısal bir görünüm mü olduğuna dair uzlaşma sağlanamamıştır. Tan Tan gibi Berekhat Ram Venüsü bulgusunun rastlantısal mı, yoksa figüratif üretim mi olduğuna dair kesin kanıt yoktur. Rasyonalist akıma göre, Tan-Tan ve Berekhat Ram bulgularının insan eli ile üretilmiş tanrıça sembolizasyonu olduğunu iddia etmek; spekülatif bir teoridir, hatta bilimsel değil mitik düşüncedir.

The Venus of Berekhat Ram - dated 280,000 - 250,000 BC, found Golan Hills
Berekhat Ram Venüsü - 280.000-250.000, Golan

Hohle Fels Venüsü

35,000-40,000 yıl öncesine tarihlenen heykelcik, yünlü mamut dişinden yontulmadır. Almanya'nın güneybatısındaki Hohle Fels (Oyuk Kaya) adıyla bilinen ünlü mağarada 2008 yılında bulundu. Hohle Fels Venüsü, şimdiye dek bulunmuş en eski figüratif heykelcik; aynı zamanda bilinen en eski apaçık kadın tasviridir. Ana tanrıça temsili olarak kabul edilmesindeki en önemli etken, diğer önemli bulgularda olduğu gibi abartılı cinsel organı ve yüz bölgesinin eksik bırakılmasıdır. Başının yerinde bir deliğin bulunması muska veya kolye olarak kullanılmış olma ihtimalini güçlendirmektedir. Figürün sert ifadesi; el becerisi kapasitesinin sonucu mu, yoksa bereketin olduğu kadar ölümün, şiddetin ve sonluluğun ifadesi olan ana tanrıçanın ezeli gücünün göstergesi olarak mı üretildi?
The Venus of Hohle Fels - dated 40.000-35.000 BCE, discovered in 2008 in the cave Hohler Fels in Schelklingen, Germany
Hohle Fels Venüsü - 40.000-35.000, Almanya

Laussel Venüsü

Kireçtaşı zemine oyulmuş çıplak kadın figürüdür. Fransa’daki Dordogne bölgesinde bulunan ve üzerinde kırmızı toprak boyası kullanılmış bulgu, yaklaşık 25,000-23,000 yıl öncesine aittir. Laussel Venüs’ündeki kadının elinde boynuz ve boynuzun içinde 13 çentik, işaretleme var. Boynuz ve çentik sayısı, doğanın bereketi ve döngüsü üzerine hem sembolizasyon hem de bilgi içeriyor olabilir. Bazı araştırmacılara göre boynuz, hem ay takvimini -dönem insanının ay takvimini ve zaman döngüsünü takip ettiğini, bildiğini- hem de boyunuzun arka yüzünde de 13 çektik olduğu düşünülür ise, 26 çentik ile ana tanrıçanın bereketi ile kadının doğurganlığı, aybaşı döngüsü arasında ilişkinin ifade edildiğini speküle etmişlerdir.
Venus Of Laussel - Mother Goddess holding crescent moon, date 25.000-23.000 BCE, Gravettian period in Stone Age - Bordeaux Museum
Laussel Venüsü - 25.000-23.000, Fransa

Venus Of Laussel - Mother Goddess holding crescent moon, date 25.000-23.000 BCE, Gravettian period in Stone Age - Bordeaux Museum
Laussel Venüsü, Detaylar

Willendorf Venüsü

Ana Tanrıça kültleri içinde en önemlisi “Willendorf Venüsü” dür; tahmini yaşı 28,000-25,000 yıl öncesine dayanır. Kireçtaşından yapılmış 11 cm yüksekliğinde heykelcik, neredeyse hiç hasar görmemiş biçimde 1908 yılında Avusturya’da bulunmuştur. Willendorf; belirsiz bırakılmış yüz bölgesi, dalgalı stilize saçları, doğurgan temsili olarak büyük göğüsleri, geniş kalçaları ve dikkat çekici vulva bölgesi ile yaşamın sürekliliğini sağlayan ana tanrıça inanışının tipik temsili olarak kabul edilmiştir. Wilendorf Venüsü, el işçiliğindeki stilizasyon ve imge-vizyon çağrışımları sebebiyle, birçok sanat tarihçisi tarafından estetik amaçla üretilmiş en eski sanat eserlerinden biri –belki de ilki- kabul edilmektedir.

The Venus of Willendorf - dated 28,000-25,000 BCE, Oolitic limestone, found Willendorf in Austria 1908
Willendorf Venüsü - 28.000-25.000, Avusturya


Ana Tanrıça Evrenselliğinin Eleştirisi

Ana tanrıca inancının evrensel olduğu düşüncesine karşı eleştiri getiren bazı araştırmacılar; inanışın Paleolitik çağdan kalma Orta Avrupa ilkel yaşam bölgeleri ile Neolitik çağ öncesi ve sonrası Akdeniz ve Mezopotamya’da yoğun olarak görülürken; Nil Havzası, Çin ve Güney Amerika’daki büyük antik medeniyetler içinde açık biçimde görülmediğini ve ana tanrıça genellemesinin Avrupa’daki tarih-antropoloji ekollerinin tarih öncesine karşı takındığı indirgemeci yaklaşımın sonucu olduğunu ileri sürmektedir.

The Venus of  Mal'ta - figure found Siberia, dated  23.000-20.000, from Gravettian period
Mal'ta Venüsü - 23.000-20.000, Sibirya

Ana Tanrıça İnanışının Değişimi

Ana Tanrıça inanışı; tüm varlıkların ve doğanın yaratıcısı olan, doğumu, yaşamı, bereketi, şiddeti, kuraklığı, ölümü var eden mutlak ve monist tanrıçanın varlığına dayanıyordu. Medeniyet ile beliren Eril Tanrı inanışının öncesinde etkin olan ana tanrıça mitosu, farklı temsil biçimleri göstermekle beraber Sümerler’de İnanna, Samiler’de İştar, Mısır’da Osiris, Fenikeliler’de Astarte, Anadolu Kibele, Ege’de Artemis, Hindistan’da Kali ismini aldı. Antik Yunan mitolojisinde ise ana tanrıça, Gaia isminde belirdi.
The Venus of Kostenki, number 2 - created  23.000-21.000 BCE, found Russia
Kostenki Venüsü - 23.000-21.000, Rusya
The Venus of Dolní Věstonice - material Ceramic, dated 28,000 BCE- 25,000 BCE, discovered 1925 in Moravia 29,000-25,000 BCE, from Gravettian culture
Dolni Vestonice Venüsü - 28.000-25.000, Çekoslovakya
Ana tanrıça figürlerinin yüz hatlarındaki belirsizliğin nedeni, çoğunlukla el işçiliği yetersizliği değildi. Belirsizliği ifade eden temsil tekniği, daha sonraki tarihlerde gelişecek İkonografi sanatını çağrıştırırcasına yüz ifadesinin imgenin görünürlüğü kadar ulaşılmazlığını da işaret eden bir maske içinde gizlenerek, tanrıçanın suretinin temsil dışında bırakılmasıyla oluşan kutsallık ile ana tanrıçanın mahrem olarak ifade edilmesi gerektiğine dair mitik dünya görüşüne, inanışa dayanmaktaydı.

İmportant Mothers Goddess Statuettes - from the Stone Age, dating from 28,000 to 15,000 BCE
Taş Devri Ana Tanrıça İdolleri - 28.000 - 15.000 

Ana tanrıça inanışı, zaman içinde değişim göstererek mutlak ve monist tanrıça varlığından cinselliğin ve güzelliğin temsili olan çeşitli tanrıçalara dönüştü. Bu dönüşüm sonucu antik Yunan döneminde Afrodit, Roma kültüründe ise Venüs ismini aldı.

Venus of Willendorf - circa 28,000 - 25,000 BCE
Willendorf Venüsü

Ana Tanrıça Kültü ve Neolitik Çağ Bulguları


Üst Paleolitik Çağ’dan (M.Ö. 45 bin ile 15 bin) itibaren Avrupa ve Sibirya havzalarındaki çeşitli mağaralarda, arkaik yerleşim alanlarında yapılan arkeolojik kazılar sonrası ortaya çıkan bir takım heykelcikler, kadın temsilleri ve aralarındaki benzerlikler; Ana Tanrıça kültünün günümüze ulaşan ilk verileri olarak kabul edilmiştir. (Paleolitik Çağ Ana Tanrıça temsilleri hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.) Fakat bu keşiflerin sonucunda, ana tanrıça inancının arketip, evrensel olduğu düşüncesi, –dil ve tarih öncesi döneme ait yanlışlanamaz doğruluk verisi, fosil kanıtlar hariç pek mümkün olmadığı için- sadece yüksek olasılık taşıyan bir teoridir. Aynı kazı alanlarında, bugün için anlam verilemeyen, sınıflandırılamayan çok sayıda amorf figürler, eril idoller de bulunmuştur. Peki, 15 bin öncesine ait “Neuchâtel Venüsü” isimli stilizasyona; ana tanrıça kültü diyebilmek için elimizde rasyonel veri var mı?
Venus of Monruz or Neuchâtel - The pendant is in jet, found at Neuchâtel in 1991, dated 14.000-12.000 BCE, height 16 cm
Neuchatel Venüsü - Kolye biçiminde, M.Ö. 14,000-12,000, 16 cm 
Neolitik dönemle birlikte -M.Ö. 10 bin ile 4 bin- Mezopotamya ve Anadolu toprakları üzerindeki ana tanrıça kültü, pagan inanışın temelini oluşturmuştu; yazının icadı -M.Ö. 3500’ler- ile bugün, metinlerine ulaştığımız yaradılış efsaneleri; özellikle Mezopotamya ve Mısır coğrafyasındaki çok tanrılı dünya içinde güçlü bir Toprak Ana kültü, tapımı olduğunu göstermektir. Yakın coğrafyaların eko-kültürel etkileşimine göre zaman içinde İnanna, Astarte ve Kibele gibi değişik isimler alan Toprak Ana, yaşamı mümkün kılan bereketi ve kızdığında insanları götürdüğü yeraltı dünyası ile hayat döngüsünü sağlıyor ve insanlarda onun kutsallığına şükran oldukları için hayvan, hatta erkek kurbanlar adıyorlardı. 
Diğer kıta coğrafyalarında ise, tanrıça inanç görünümleri daha karmaşıktır. Çin ve Uzakdoğu’da Ana Tanrıça ibadetlerinin Üst Paleolitik dönemde görüldüğüne dair zayıf iddialar olmakla beraber; asıl Japonya’daki Jomon döneminde (M.Ö. 4 bin ile 2 bin) tanrıça kültüne -Uzakdoğu kültür yapısına özgü karmaşıklarla- rastlanmıştır. Latin Amerika’da ise Üst Paleolitik döneme ve inanç ritüeline ait ciddi verilere henüz ulaşılamamıştır. Maya ve İnka gibi medeniyetlerde belirgin Ana Tanrıça kültünün olmadığı; bunun yerine ikili, iyiyi ve kötüyü içeren tek tanrının avatarları biçiminde ortaya çıkan totemik eril-dişi figürler görülmektedir.

Female or Goddess figure with Bird Traits - from Egypt, Predynastic Period, circa 3500–3400 BCE, painted Terracotta, height 29 cm - Brooklyn Museum
Kuş Görünümlü Tanrıça yada Kadın figürü - antik Mısır, M.Ö 3500, boyalı pişmiş kil

J. Bachofen’nin ilkel klanlardaki anaerkil yaşamı anlattığı “Analık Hukuku” kitabı (1861), H. Morgan’ın Amerika’daki yerlilerin komünal düzenini incelediği “Eski Toplum” eseri, tanrıça ile onun etrafında varolan-ölen-yeraltına inen erkek tanrı döngüsünü anlatan J. Frazer’in “Altın Dal” (1910) adlı çalışması, Ana Tanrıça tezinin argümanlarını oluşturmuştur. Ana Tanrıça’nın evrensel olduğuna dair genel eğilim, Neolitik dönem ve sonrasındaki Mezopotamya ve Anadolu’daki tanrıça ibadetlerine, tapınak bulgularına dayanmaktadır. Böylelikle, Avrasya Paleolitik ile Mezopotamya Neolitik bulguları arasında Ari-Sami ırklarının inanç arketiplerine dair koridora ulaşıldığı düşünülmüş ve lojik olmaktan çok mitolojik bir tarih oluşturmuştur.

Farklı Tanrıça yâda Kadın Figürleri


Yılanlı Girit Tanrıçası yâda kadın heykelciği, iki elinde iki yılan tutmaktadır. (M.Ö. 16. yüzyıla ait 29 cm yüksekliğindeki eser, Girit Knossos’daki Minos Sarayı’nda bulundu) Neolitik sonrası figürdeki tanrıçanın açık göğüsleri bereketinin; elinde tuttuğu yılanlar ise doğaya hâkimiyetinin sembolü olarak yorumlandı. Toprak-bereket tanrıçasından haz ve aşk tanrıçasına dönüşümün -İştar’dan Afrodit’e uzanan yol- öncülü ve simgesi olduğu düşünüldü. Girit/Minos uygarlığının kullandığı yazılı dile, kültüre ait önemli bulgular olsa da -ana tanrıçaya insan kurban etme ritüellerinin olduğuna dair işaretler vardır- sembolik düzeninin tam olarak çözülememesi nedeniyle; yılan tutan kadının tanrıça mı, rahibe mi, yoksa saray mensubu bir kadın mı olduğuna dair hiçbir bilgi yoktur.
Minoan Snake Goddess or Priestess - from the palace at Knossos in Crete, Minoan Civilization, circa 1600-1500 BCE - at the Ashmolean Museum, Oxfort
Yılanlı Miken Tanrıçası yada Rahibesi - 16. yüzyıl
Knossos kazılarından parçalar halinde bulunan çok sayıda tanrıça kadın figürü, yoğun bir restorasyon işlemi sonucunda Ana Tanrıça kültü olarak lanse edilmişlerdi. Sonrasında Girit kültürü ve sanatı, sadece Antik Yunan’a değil; Mısır’dan ve Mezopotamya’ya kadar uzanan -Baharat Yolu benzeri bir geçiş- tarihi bir köprü olarak kabul edildi. Keşifler teknik, stil ve ikonografik kompozisyon olarak sıra dışı idi; fakat birçok figür aslında modern dünyanın izlerini, sahte eklemeleri taşıyordu. Zaman içinde bazı müzeler, sahte olduğu anlaşılan Girit tanrıçalarını sergiden kaldırdı. “Our lady of the sports” adıyla bilinen sahte ürün, Karbon 14 testine göre modern döneme aitti. Bu sahte Girit tanrıçası ifşa edilişinin üzerinden yüzyıl geçmesine rağmen hala kitaplarda, ansiklopedilerde, arkeolojik araştırmalarda antik keşif diye anlatılıyor.
Fake Minoan Goddess, known as "Our Lady Of The Sports" - with Male Loincloth
Sahte Girit Tanrıçası
Yılan Kafalı Tanrıça yâda Kadın, Bebeğini Emzirirken idolü, Mezopotamya’daki Sümer uygarlığı öncesi dönemden kalmadır. (M.Ö. 5.000 ile 4.500 yıl öncesine ait, kilden yapılmış) Bu ilginç örnekteki - başka benzerleri de bulunmaktadır- yılan kafalı kadının, Mezopotamya insanı için taşıdığı kült anlamı ve pratiği kesin olarak bilinmiyor. Diğer yandan Neolitik dönem ve sonrası tapınmalarda; yaşam kadar ölümü de temsil eden, hem yeraltı hem de yerüstü yaşam döngüsünün sembolü olan yılan; bazen belirsiz kötülüğün, dehşetin bazen de kutsalın ve tanrıçanın imi olarak kullanılmıştır.

Snake head Goddes or Female figure, Feeding her Baby - terracotta, circa 5000-4000 BC, from Ubaid period before the Sumerians - at the Iraq Museum, Baghdad
Yılan kafalı Tanrıça yada Kadın, bebeğini emzirirken

 “İlahi Kuş” adı ile bilinen Kuş Kafalı Tanrıça yâda kadın temsili, diğer bir atipik bir idoldür. Kuş görünümü ile kadın formunu eriyik olarak işlenmiş eser, M.Ö. 4.000’li yıllara aittir ve Nil civarında bulunmuştur. Totemik semboller ile tanrıça imgesi arasındaki çetrefilli ilişki ve dönüşüm olarak yorumlanan eserde tanrıça yâda kadın, dua eder ve göklere yakarır duruş içindedir.
Bird Head with Goddess of Female statuette, known as "Bird Deity" from ancient Egyptian - Dynastic perid, circa 4,000 -3,000 BCE, Material clay - at the British Museum
Kuş Kafalı Tanrıça, "İlahi Kuş" - Antik Mısır, pişirilmiş toprak

Ana Tanrıça Kültüne İtiraz

1950’lı yıllarla birlikte tarihçilerin ve arkeologların bir kısmı, tarih öncesi ana tanrıça kültüne dair yapılan genellemeleri eleştirip; tekil bazı verilerin önemli farklılıklar gösterdiğini iddia etmişlerdi. Muska olarak, mezar başlarına dikilen kadın heykelcikleri; bir ana tanrıçayı değil, bizatihi öleni temsil ediyor olabilirdi. Amorfik, hayvan yüzlü Venüs temsilleri de vardı. Cinsel organların göründüğü yâda abartıldığı temsiller, evrensel dişi tanrı kültü için yeterli kanıt değildi.
Ana Tanrıça, kavramı da belirsizdi. Yaratıcılığı, bereketi, ölümü ve şiddeti temsil eden Toprak Ana ile İnanna, Afrodit ve Venüs’te gördüğümüz cinsellik, aşk tanrıçası arasındaki ilişkisi tamamen farklı, farklılaşmış inançlardı. Paleolitik çağlarından bugüne bulgular; kozmolojik, animalist, fetiş görünümler ve değişimler içinde günümüze ulaşarak ilkel tek tanrı inancının coğrafyaya bağlı yaşadığı kültürel farklılıkların sonucu ve yansıması olarak da yorumlanabilirdi.