Parthenon Tapınağı, Yunanlıların Atina Akropolis’in
tepesine diktiği anıt tapınaktır. Attika-Delos
birliğinin lideri Atina, özellikle Perikles
döneminde (M.Ö. 449-429) büyük anıtsal yapı, tapınaklar üretmeye başlar; Propylaia,
Parthenon ve Hephaisteion Tapınağı
bu dönemin maddi zenginliğinin yansımasıdır. Atinalılar, Perslere karşı
kazanılan Maraton Savaşları sonrası tanrıça
Athena’ya şükran için Parthenon’u inşa ederler ve Yunan idealinin, kıvancının simgesi
olur tapınak. Atina’nın, Ege’ye hâkim olduğu dönemin eko-politik yansıması
tapınak, bir yandan da Oligarkların
gücünü temsil eder. Klasik dönem
mimarisinin en mükemmel örneği kabul edilir halen Parthenon. (Yunan Tarihi
ve Sanatı hakkında bir başka yazı için tıklayınız.)
Atina Akropolis |
Yapımına M.Ö.
447 yılında başlanır ve ara dönemlerle birlikte 432’de tamamlanır Parthenon ve antik Yunan havzasındaki en büyük tapınak olur. İktinos ve
Kallikrates adlı iki mimarın görev aldığı yapıda, Dor düzeni ve 4:9 (22:33)
oranı kullanılır. Tapınağın tasarım ve yontu işlerinin yöneticiliğini -aynı zamanda Perikles’in yakın arkadaşı- Phidias yapar. (Yunan Tapınak
Mimarisi ve Atina Akropolis hakkında bir başka yazı için tıklayınız.)
Parthenon Tapınağı |
Parthenon’un Mimari Özellikleri
Parthenon 69 metre uzunluğunda, 31 metre
eninde ve 14 metre yüksekliğindedir. Kireçtaşından yapılmış temeli dışında,
tapınak Pentelikon mermerindendir. Altın Oran (x=2y+l) tekniği tekniği kullanılır. Bu orana göre, tapınağın kısa kenarına sekiz, uzun kenarına onyedi sütun kurulur. (17= (2x8)+1) Büyük oda (Cella;
29-19 metre), sundurma (Pronaos) ve Cella
arkasındaki oda (Opistodomos) ile
üçlü ana yapıya ek olarak; yalnızca opistodomos’dan girişi olan bir arka oda - belki
de hazine odası- vardır. Cella, iki sıra halinde düzenlenmiş Dorik sütunlarla
çevrilidir. Dor düzeninde yapılmışsa da; Cella’yı dışarıdan çevreleyen Peristil
sütunların üzerindeki kesintisiz süs kuşağı (frizler ve metoplar) Ion düzenin etkisini yansıtır. Parthenon'daki yontulara zenginlik ve canlık vermek amacıyla boya da kullanılmıştı, fakat artan hava
kirliliği ile günümüze pek bir şey kalmaz boya motiflerinden.
Optik
yanılsama ile fiziksel büyüklük
izlenimi vermek için; geometrik incelikler uygulanır Parthenon’da. Sütun
gövdeleri, yukarı doğru gittikçe daralır ve orta kısımları hafifçe şişkinlik
yapar (enthasis); sütun çizgileri,
üstte alttaki kadar derin değildir. Düz çizgilerin bitiminde; yay biçimli,
kavisli çizgiler alır. Zemin (stereobat)
ve başkiriş (arhitrav) düzeyleri,
yukarı doğru yaylanır. Cella
duvarları ve en dış sütunlar, içe doğru kavis alır; korniş yüzeyleri dışa doğru taşar.
Heykeltıraş Phidias’ın Eserleri
Parthenon’daki yontu ve kabartmaların tümü yapmamış
ama yönetici olarak üslubunu yansıtmıştır Heykeltıraş Phidias. Parthenon’daki Athena Varvakeion (12 metre) ile Olimpia
Zeus Tapınağı’ndaki Zeus Heykeli, Phidias’a
isnat edilir. Her iki heykelin devasa boyutta olduğu; pahalı altın ve fildişi
malzemeden yapıldığı ve tapınak kültü olarak Cella’nın ortasında yer aldıklarını
övgü ile anlatır Ege’li tarihçiler. Varvakeion yontusunda, Athena miğferi ve kalkanı
ile silahlanmış, sağ elinde zafer tanrıçası Nike’yi tutar. Tanrıça Nike, Maraton savaşlarında Perslere karşı
kazanılan zaferi simgeler. Yitik devasa Zeus kültü, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmiştir. Fakat
dönemin yazılı kaynaklarında övgü ile bahsedilen bu iki devasa yontudan,
günümüze hiçbir parça ulaşmamış ve hepsi rivayet olarak kalmıştır.
Bakire ve Koruyucu Tanrıça Athena
Parthenoi, Yunancada bakire anlamına gelir. Parthenon’un
diğer ismi, Athena Parthenos (bakire tanrıçanın tapınağı) idi. Tanrıça Athena, Yunan mitolojisinde Baba tanrı Zeus’un başından çıkarak dünyaya gelen doğmamış ve doğurmamış, bakire
tanrıçadır. Athena aynı zamanda Artemis gibi şehrin (polis) koruyucu
tanrıçasıdır, Attika ve Ege yaşamında. Adına tapınaklar yapılır Pergamon, Priene ve Assos gibi
Batı Anadolu şehirlerinde. Tanrıçaya minnet adına anıtlar diker, şerefine bayramlar
düzenler halk. “Panathenaia Şenlikleri” Athena’nın onuruna 4 yılda bir yapılan
eğlence ve kutlamalardır. Athena halkını korur, esirger, savaşçıdır ve bir yönü
ile ana tanrıçadır ama aklın
kurnazlığını da işaret eder.
Frizler (friezes)
Friz, antik tapınakların Cella
ile dış sütunlar arasındaki iç sütunları
süsleyen, heykel kabartmalardır. Parthenon’dan günümüze kalan en fazla
sanatsal figür, frizleridir. Parthenon frizleri, özellikle Atina polis yaşamını
ve yurttaşlarını idealize eden kabartmalardır ve tapınağın dört cephesinde Athena
adına düzenlenen “Panathenaia Şenlikleri”
işlenir. Yüksekliği 1 metre olan
frizlerdeki devasa anlatının toplam uzunluğu 160 metre dir. Betiler
arasındaki işçilik kalitesi standart değildir; içlerinde birbirine benzeyen, tekrar eden sahneler vardır.
Doğu cephesi frizleri |
Batı cephesi frizleri |
Parthenon kabartmaları ile
sıradan insanlar, ilk defa Tanrıları ile bir arada yer alır. Frizlerde kadın,
erkek, yaşlı, genç ve çocuk olarak Atina halkı, tanrılarına hizmet için çeşitli
işler yaparken görülür. Frizlerdeki her insan yâda hayvan figürünün hareketi, diğer
panellerle bütünlüğü içinde anlam taşır, paneller birbirini izler. Kompozisyonlarda,
yontunun küçük alandaki etkisini arttırmak için farklı derinlik, kabartma oranları
kullanılır.
Güney cephesi frizleri |
Kuzey cephesi frizleri |
Metoplar (metopes)
Metop, antik tapınakların en dış sütunlarını süsleyen, heykel
kabartmalardır. Parthenon’da kısa cephelerde 14'er, uzun cephelerde 32'şer tane
olmak üzere toplam 92 metop vardır.
Çoğunluğu günümüze ulaşmayan kabartmalarda Yunan
mitolojisi ve zaferleri tema edilir. Her cephede farklı bir konu işlenir. Tarihi
kaynaklarda geçen bilgilere göre; Doğu cephesinde Gigantomachy -Olimpiya Tanrıları ile Giantların (Eski Tanrılar,
Devler) mücadelesi- anlatılır. Batı cephesinde Amazonomachy -Yunanlıların ataları Akhalar ile Amazonların savaşı- konu
edilir. Güney cephesinde yarı insan, yarı at Kentaur ile Lapiths ve
Theseus’un kavgası vardır. Kuzey cephesinde Troya Savaşı dramatize edilir. Anlatılar, başta Persler olmak üzere
düşmanlara karşı kazanılan zaferlerin alegorisidir.
Metop, Kentaur ile Lapiths'in kavgası |
Alınlıklar (pediments)
Alınlık, antik tapınakların çatısı ile dış sütunları arasındaki üçgen
bölgeleri süsleyen, heykellerdir. Ebat olarak, friz ve metoplara kıyasla
daha büyüktür alınlık yontuları. Bir kısmi günümüze ulaşan Parthenon alınlıkları,
bugün için klasik dönem sanatının zirvesi kabul edilir. İdealize edilen ile
gerçekçi izlenim bir aradadır bu mermerlerde. Tarihi kaynaklarda geçen
bilgilere göre; ön girişteki alınlığında Athena’nın Zeus’un kafasından çıkarak doğuşu anlatılır; arka girişteki alınlığında Athena
ile Poseidon’un şehrin koruyucusu olmak
adına verdikleri mücadele işlenir. Alığın köşe noktalarında sahneye canlılık
vermek adına bir uçta atlarıyla denizden çıkarak yükselen güneş tanrısı Helios, öteki uçta atlarıyla denizin
içinde kaybolan ay tanrıçası Selene
vardır. Tanrıların yanlarında arabaları ve habercileri ile Hermes ve İris yer
alır, kenarlarda seyirciler yer
bulur; seyircilerin yüz ifadeleri,
Atinalıları idealize eder.
Parthenon alınlık heykel grubu, Elgin Mermerleri |
Sonraki Yıllarda Parthenon
M.S. 5. yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından “Bakire Meryem” adı altında kiliseye çevrilir Parthenon ve Bizans
dönemi boyunca Meryem’in kilisesi olur. Osmanlı
İmparatorluğu döneminde ise, Parthenon’un arka bölümüne ibadet yeri ve minare yapılarak camiye dönüştürülür;
böylece Pagan, Hıristiyan ve Müslüman inancının eklektik bir örneği olur. Daha
sonraki yıllarda Osmanlı yönetimi, tapınağı barut deposu olarak kullanır. 1687 yılındaki Osmanlı-Venedik
savaşlarında tapınak, Venedik bombardımanı ile büyük oranda hasar görür, çatısı havaya uçar, değerli heykeller yok
olur. 1806 yılında İngiliz diplomat Lord Elgin (Thomas
Bruce) ve ekibi, bölgede kazı
çalışmalarına başlar; çok sayıda önemli yontu ve kalıntıyı Osmanlı yönetimi ile
anlaşarak İngiltere’ye götürür. Arkeolojik bulgular, British Museum’a satılır ve o günden beri Parthenon yontuları, “Elgin Mermerleri” adı altında sergilenmektedir.
Parthenon’a ait diğer bulgular Atina, Paris ve Roma’daki müzelerdedir. Sonuç
olarak, Parthenon dünyanın değişik yerlerinde parçalanmış olarak var olmaktadır
bugün.
Üç Kader Tanrıçası - Parthenon |
Elgin Mermerleri ve Üç Kader Tanrıçası (The Three Fates)
Parthenon’un Doğu alınlığında bulunan
Elgin Mermerleri içinde yer alan “Üç
Kader Tanrıçası” (The
Three Fates) heykel grubu, özellikle göz alıcıdır. Bazı
araştırmacılar yontudaki kadın figürlerin tanrıça Afrodit, Hestia, Dione
olduğunu düşünse de, zaten baş bölümleri eksik olan betilerin genelinde böyle
bir açık ifade yoktur. Üç tanrıça yontuda, insan boyutlarından biraz daha büyük
biçimde, ikisi oturmuş ve biri uzanmış biçimde görünür. Phidias’a atfedilen yontuların özgüllüğü etkileyicidir;
kaliteli mermerden yapılmış olmasının da etkisi büyüktür. Farklı açılardan
izleyiciyi etkilemesi düşünülerek, dairesel bir anlatı ve devinim verilmiştir.
Üç Kader Tanrıçası |
Heykel grubunda ince ve kalın kıvrımlardan oluşan kumaş giysi (Chiton) hem vücudu gizler; hem
de vücuda yapışıp, hatlarını ortaya çıkarır. Vücut ve
kumaş (Drape: giysi kırımlarının beden ile uyumu, dökümü) birbirinden
farklı duruş içindeki figürlerin görümlerine
esneklik verir; kompozisyon çeşitliliği, gölge ve ışık karşıtlığı yaratır. Doğu cephesine
ait diğer önemli bulgular; uzanmış dinlenen Dionysos (yada Thesius);
yine uzanmış baş kısmı eksik genç erkek (yada Nehir Tanrısı) ve tanrıça Selene’nin
atının başı heykelidir. Elgin Mermerleri’nin bazılarının gerçek olmadığına;
Batı dünyasının antik Yunan hayranlığı sonrası 19. yüzyılda üretildiğine dair dedikodu
hala sürmektedir.
uzanmış dinlenen Dionysos heykeli |
Klasik dönem
sanatına hayran Goethe şöyle der: “Yunanlılar,
doğanın gözlemlemesinde daha büyük bir içgörüye sahip olmuşlardı. Parthenon’dan
kalan insan ve hayvan tasvirlerinin, doğayla eşit tarzda ama ondan üstün
örnekler olduğu aşikâr.” Antik Yunan dünyası üzerine tefekkür yapmış modern filozof Nietzsche ise şöyle yorumlar:
“Yunan tapınağı Pantheon, mermer
üzerine inşa edilerek, Apollonik
olarak sonsuzluğu müjdeler. Apollonik imgelem, gerçekliğin ve doğanın
aşılmasını; sanatta ve özellikle rüyalarda bulur.”