Antik dünyada yaşam ve konut alanları çoğunlukla
pişirilmiş toprak (terra-cotta), tuğla ve kereste ile; kalıcılık,
gösteriş ve dini etki amacı taşıyan mimari eserler, özellikle tapınak; sert kireçtaşı ve beyaz mermer ile yapıldı
Ege Havzası’nda. Tapınak, en önemli yapıydı; Tanrılar ve Tanrı korkusu, yaşama hükmediyordu arkaik dünyada. Savaş ve
istilalardan çok, depremler etkili
oldu; Attika mimarisinden günümüze çok az şey kalmasında. (Yunan Tarihi ve Sanatı hakkında bir başka yazı için tıklayınız.)
antik Yunan tapınağı ve Dor düzeni
Pagan tanrılara
ibadet için yapılmış tapınak, belli
bölümlerden oluşmuştu Yunan dünyasında. Kutsal kabul edilen bölge (temenos) içinde yer alan tapınak alanı (naos) ve onun çevresinde veya içinde
yer alan sunak alanı, hazine odası ve yine bunları birbirine
bağlayan sütunlu geçit yolu (stoa) ile
kompleks yapıydı tapınak. Kutsal alanın bazen içinde, bazen de dışında spor,
eğitim ve dinlenme alanları (gimnasion,
stadion, teatron, odeion) bulunurdu; şehirdeki yaşamın ve ticaretin merkezi
ise pazar yeri (agora) idi. Antik
insan için tapınak, gündelik yaşamın ortasında idi, agora ile naos arasında
geçitler, avlularla ulaşım ve kaynaşma vardı bu sebeple.
İlk Yunan
tapınakları, Akhalar dönemine ait sütunlarla
çevrili dikdörtgen konut düzenine (megaron)
dayanır. Bazı tekil farklılıklara rağmen, bir Yunan tapınağı plan olarak;
ortasında tanrı kültünün bulunduğu merkez salon (cella) ile cella’nın önünde (pronaos)
ve arkasında (opistodomos) yer alan
sütunlu avludan oluşur. Cella, iki sıra
halinde dizilmiş sütunlarla çevrili idi ekseriyetle. Köşeli taşlardan yapılmış
temel (stereobat) ile üzerine düzgün
taşlardan yapılmış tabaka (euthynteria)
tapınağın zemini idi. Ahşap üzerine kiremitti, tapınağın
çatısı. Sütunlarda farklı bezemeler kullanıldı; süslü başlık, başkiriş (arhitrav), sütün üzerinde kuşak olarak
ilerleyen heykel süslemeciliği (friz)
ve sütün boşluklarında heykel kabartma alınlıklar (metop) ve oluklu çatı gibi
unsurlar, mimari ile estetiğin kesişme noktalarıydı. Ayrıca optik
yanılsama ile tapınağın daha büyük görünmesi için bazı teknikler kullanıldı;
Cella duvarları ve en dış sütunların içe
doğru yaylanması ve çatının, krişlerin ekseninden dışa doğru taşması gibi. Altın Oran adı verilen aritmetik -aynı
zamanda görsel uyum olarak geometrik- asal değerlere dayanak yapılmıştı birçoğu.
Altın Oran, doğadaki canlı ve cansız varlıkların şekillerinde bulunduğu
varsayılan, kabul edilen ide’nin
izini taşıyan ideal orandı Yunan’da ve öncesinde antik Mısır’da. (altın oran hakkında bilgi için tıklayınız)
Atina Akropolis
Cella, tapınağın kapalı ana odasıydı; sadece
kapıdan girişi vardı. Kült heykeli,
cella içinde girişini tam karşısında, genellikle batı yönünde bulunurdu. Cela’nın sadece
kapıdan gelen ışığı içeri taşımasının; ortada duran tanrı yâda tanrıça kültünün
ışık-optik kırılma ile ziyaretçiler
üzerindeki etkisini arttırmak için kurgulandığı düşünüldü çoğu zaman. Tapınağın
bazı bölümleri, görsel etkiyi arttırmak için renkli boyalar ile süslendi. Sunak
alanları (altar), tanrılara adak
sunulan, ayin yapılan yerdi ve tapınağın hemen önünde, bazen de içinde yer aldı.
Biri kurban kesmek; diğeri hayvanın belli yerlerini yakmak için; iki bölümden
oluşurdu sunak. Tanrıya adak sunulmuş değerli madenlerin, eşyaların toplandığı hazine odası vardı Delfi ve Olimpia gibi bazı tapınaklarda
Mimari Düzen
Zeus Tapınağı sütunları
Sütun tabanı,
gövdesi ve başındaki tekniğine göre; Dor,
Ion ve Korint olmak üzere 3 türlü idi Mimari
düzen. Dor düzeni daha çok Attika’da etkili oldu; büyük oranda günümüze ulaşmış Olimpia Hera Tapınağı, Paestum Poseidon Tapınağı ve Assos Athena Tapınağı gibi. lon düzeni,
Ege ve Anadolu’daki kutsal alanlarda
kullanıldı daha çok; Ephesos Artemis
Tapınağı, Priene Athena Polias Tapınağı,
Didim Apollo Tapınağı gibi. İki dizgenin
sentezi Korint düzeninin önemli
temsili, Olympia Zeus Tapınağı oldu; tapınak uzun yıllar içinde (M.Ö.
174-M.S. 13) bitirildi ama sonrasında depremde yıkıldı ve günümüze sadece
gösterişli 13 sütünü kaldı.
Atina
Akropolis
Şehrin
(polis) içinde olmakla birlikte, yukarıda bulunan şehir, en yüksek nokta anlamına gelir Akropolis.
Attika’nın ve dönemin en önemli Akropolü, Atina
Akropolis idi. Sadece kutsal alanların, sunakların değil; ekonominin ve şehir hazinesinin de bulunduğu alandı
Akropolis. Hem ekonomik, hem de dini öneminden dolayı; şehir saldırıya
uğradığında korunması gereken en önemli stratejik
yerdi aynı zamanda. Akropolün yani kutsal alanın girişinde, mermerden göz
alıcı anıtsal kapı (proplyleia)
vardı; en etkileyicisi bugün de var olan Atina Akropolis’in girişindeki
kapıdır. Kült törenlerinden insanlar, adak hayvanları ile kıvrımlı yolu
izleyerek anıtsal kapıdan geçip; kutsal alana girerdi.
Athena Nike Tapınağı
Erechteion Tapınağı
Atina Akropolü’nde
hem Dor, hem İon düzeni ile tapınaklar yapıldı. Atina’daki Hephaistos Tapınağı, bugün için en iyi korunmuş Yunan tapınağıdır (M.Ö. 450) ve Dor düzenindeki tapınağın,
süsleme ve metopları hala durmaktadır. Athena Nike (M.O. 530-427) ve Erekteion
(M.Ö. 421-406) Tapınağı, Akropol tepesinde
İon düzeni ile yapılmış diğer önemli
ama küçük tapınaklardı. Propylaion’un sağında Athena-Nike Tapınağı bulunur,
M.Ö. 530 yılında “Panathenaia Oyunları” için yapıldı, sonrasında M.Ö. 480'de
Atina'yı ele geçiren Persler’in
kenti yakıp yıkması sonucu büyük oradan zarar gördü. Nike Tapınağı, Pers ve
Yunan savaşlarını anlatan kabartmaları ile dikkat çekerken; Erechteion, atipik bir tapınaktır; Batı
zemini daha aşağıda kaldığı için asimetrik düzenleme ile ek mimari işlemler
görmüştü. Erekktheion, Tanrıça Athena ve Tanrı Poseidon sunağı idi; adını, Yunanlı kahraman Erikhthonios'dan
almıştı; Bizans döneminde kiliseye çevrildi, Osmanlı zamanında ise konut olarak kullanıldı. Karyatid
Kızları’ndan oluşan güney
sütunları ve balkon bölümü Erechteion’un
göz kamaştıran mimarisidir, özgünlüğüdür hala. Atina Akropolis’deki kutsal yolun sonunda şehrin tepesini
süsleyen Parthenon Tapınağı vardır. Parthenon,
Pers savaşlarındaki zaferin ardından hem kıvanç, hem de ibadet için tanrıça Athena adına yapılmıştı. Yunan idealinin
ve Dor düzenin zirvesi, Parthenon
Tapınağı idi.
Parthenon Tapınağı
Agoradan
mabetlere hep görünür olanı, görüş açısını ve varlığı görünür kılmayı hedefledi Yunanlılar. Cella bölümü hariç tapınağın ışık alması, güneşe ve güne açık olması
amaçlandı, tıpkı Apollo’nun ışığı
gibi. Doğru
ölçü ve harmoni teknikleriyle kurulacak somut güzelliğin gerçekleşmesi ile idealar’ın tecelli edeceğine inanmıştılar.
Varlığı ve doğayı bir an ve bakış
içinde kavrayıp; mimetik olarak sanat eserine yansıtarak kalıcı kılmayı
arzuladılar; tıpkı yıllar sonra Klasik Çağ hayranı Faust’un yazarı Goethe’nin “Dur gitme, ne kadar
güzelsin” dediği gibi.
Antik dünyada yaşam ve konut alanları çoğunlukla
pişirilmiş toprak (terra-cotta), tuğla ve kereste ile; kalıcılık,
gösteriş ve dini etki amacı taşıyan mimari eserler, özellikle tapınak; sert kireçtaşı ve beyaz mermer ile yapıldı
Ege Havzası’nda. Tapınak, en önemli yapıydı; Tanrılar ve Tanrı korkusu, yaşama hükmediyordu arkaik dünyada. Savaş ve
istilalardan çok, depremler etkili
oldu; Attika mimarisinden günümüze çok az şey kalmasında. (Yunan Tarihi ve Sanatı hakkında bir başka yazı için tıklayınız.)
antik Yunan tapınağı ve Dor düzeni |
Pagan tanrılara ibadet için yapılmış tapınak, belli bölümlerden oluşmuştu Yunan dünyasında. Kutsal kabul edilen bölge (temenos) içinde yer alan tapınak alanı (naos) ve onun çevresinde veya içinde yer alan sunak alanı, hazine odası ve yine bunları birbirine bağlayan sütunlu geçit yolu (stoa) ile kompleks yapıydı tapınak. Kutsal alanın bazen içinde, bazen de dışında spor, eğitim ve dinlenme alanları (gimnasion, stadion, teatron, odeion) bulunurdu; şehirdeki yaşamın ve ticaretin merkezi ise pazar yeri (agora) idi. Antik insan için tapınak, gündelik yaşamın ortasında idi, agora ile naos arasında geçitler, avlularla ulaşım ve kaynaşma vardı bu sebeple.
İlk Yunan tapınakları, Akhalar dönemine ait sütunlarla çevrili dikdörtgen konut düzenine (megaron) dayanır. Bazı tekil farklılıklara rağmen, bir Yunan tapınağı plan olarak; ortasında tanrı kültünün bulunduğu merkez salon (cella) ile cella’nın önünde (pronaos) ve arkasında (opistodomos) yer alan sütunlu avludan oluşur. Cella, iki sıra halinde dizilmiş sütunlarla çevrili idi ekseriyetle. Köşeli taşlardan yapılmış temel (stereobat) ile üzerine düzgün taşlardan yapılmış tabaka (euthynteria) tapınağın zemini idi. Ahşap üzerine kiremitti, tapınağın çatısı. Sütunlarda farklı bezemeler kullanıldı; süslü başlık, başkiriş (arhitrav), sütün üzerinde kuşak olarak ilerleyen heykel süslemeciliği (friz) ve sütün boşluklarında heykel kabartma alınlıklar (metop) ve oluklu çatı gibi unsurlar, mimari ile estetiğin kesişme noktalarıydı. Ayrıca optik yanılsama ile tapınağın daha büyük görünmesi için bazı teknikler kullanıldı; Cella duvarları ve en dış sütunların içe doğru yaylanması ve çatının, krişlerin ekseninden dışa doğru taşması gibi. Altın Oran adı verilen aritmetik -aynı zamanda görsel uyum olarak geometrik- asal değerlere dayanak yapılmıştı birçoğu. Altın Oran, doğadaki canlı ve cansız varlıkların şekillerinde bulunduğu varsayılan, kabul edilen ide’nin izini taşıyan ideal orandı Yunan’da ve öncesinde antik Mısır’da. (altın oran hakkında bilgi için tıklayınız)
Atina Akropolis |
Cella, tapınağın kapalı ana odasıydı; sadece kapıdan girişi vardı. Kült heykeli, cella içinde girişini tam karşısında, genellikle batı yönünde bulunurdu. Cela’nın sadece kapıdan gelen ışığı içeri taşımasının; ortada duran tanrı yâda tanrıça kültünün ışık-optik kırılma ile ziyaretçiler üzerindeki etkisini arttırmak için kurgulandığı düşünüldü çoğu zaman. Tapınağın bazı bölümleri, görsel etkiyi arttırmak için renkli boyalar ile süslendi. Sunak alanları (altar), tanrılara adak sunulan, ayin yapılan yerdi ve tapınağın hemen önünde, bazen de içinde yer aldı. Biri kurban kesmek; diğeri hayvanın belli yerlerini yakmak için; iki bölümden oluşurdu sunak. Tanrıya adak sunulmuş değerli madenlerin, eşyaların toplandığı hazine odası vardı Delfi ve Olimpia gibi bazı tapınaklarda
Mimari Düzen
Zeus Tapınağı sütunları |
Atina Akropolis
Şehrin
(polis) içinde olmakla birlikte, yukarıda bulunan şehir, en yüksek nokta anlamına gelir Akropolis.
Attika’nın ve dönemin en önemli Akropolü, Atina
Akropolis idi. Sadece kutsal alanların, sunakların değil; ekonominin ve şehir hazinesinin de bulunduğu alandı
Akropolis. Hem ekonomik, hem de dini öneminden dolayı; şehir saldırıya
uğradığında korunması gereken en önemli stratejik
yerdi aynı zamanda. Akropolün yani kutsal alanın girişinde, mermerden göz
alıcı anıtsal kapı (proplyleia)
vardı; en etkileyicisi bugün de var olan Atina Akropolis’in girişindeki
kapıdır. Kült törenlerinden insanlar, adak hayvanları ile kıvrımlı yolu
izleyerek anıtsal kapıdan geçip; kutsal alana girerdi.
Athena Nike Tapınağı |
Erechteion Tapınağı |
Atina Akropolü’nde
hem Dor, hem İon düzeni ile tapınaklar yapıldı. Atina’daki Hephaistos Tapınağı, bugün için en iyi korunmuş Yunan tapınağıdır (M.Ö. 450) ve Dor düzenindeki tapınağın,
süsleme ve metopları hala durmaktadır. Athena Nike (M.O. 530-427) ve Erekteion
(M.Ö. 421-406) Tapınağı, Akropol tepesinde
İon düzeni ile yapılmış diğer önemli
ama küçük tapınaklardı. Propylaion’un sağında Athena-Nike Tapınağı bulunur,
M.Ö. 530 yılında “Panathenaia Oyunları” için yapıldı, sonrasında M.Ö. 480'de
Atina'yı ele geçiren Persler’in
kenti yakıp yıkması sonucu büyük oradan zarar gördü. Nike Tapınağı, Pers ve
Yunan savaşlarını anlatan kabartmaları ile dikkat çekerken; Erechteion, atipik bir tapınaktır; Batı
zemini daha aşağıda kaldığı için asimetrik düzenleme ile ek mimari işlemler
görmüştü. Erekktheion, Tanrıça Athena ve Tanrı Poseidon sunağı idi; adını, Yunanlı kahraman Erikhthonios'dan
almıştı; Bizans döneminde kiliseye çevrildi, Osmanlı zamanında ise konut olarak kullanıldı. Karyatid
Kızları’ndan oluşan güney
sütunları ve balkon bölümü Erechteion’un
göz kamaştıran mimarisidir, özgünlüğüdür hala. Atina Akropolis’deki kutsal yolun sonunda şehrin tepesini
süsleyen Parthenon Tapınağı vardır. Parthenon,
Pers savaşlarındaki zaferin ardından hem kıvanç, hem de ibadet için tanrıça Athena adına yapılmıştı. Yunan idealinin
ve Dor düzenin zirvesi, Parthenon
Tapınağı idi.
Parthenon Tapınağı |
Agoradan
mabetlere hep görünür olanı, görüş açısını ve varlığı görünür kılmayı hedefledi Yunanlılar. Cella bölümü hariç tapınağın ışık alması, güneşe ve güne açık olması
amaçlandı, tıpkı Apollo’nun ışığı
gibi. Doğru
ölçü ve harmoni teknikleriyle kurulacak somut güzelliğin gerçekleşmesi ile idealar’ın tecelli edeceğine inanmıştılar.
Varlığı ve doğayı bir an ve bakış
içinde kavrayıp; mimetik olarak sanat eserine yansıtarak kalıcı kılmayı
arzuladılar; tıpkı yıllar sonra Klasik Çağ hayranı Faust’un yazarı Goethe’nin “Dur gitme, ne kadar
güzelsin” dediği gibi.