“İdea,
Mutlak Tin’dir.
Özne
ile nesnenin, ideal ile gerçekliğin, sonlu beden ile sonsuz ruhun birliğidir
İdea.”
Hegel
Mantık, Hegel için İdea’nın düşünme
yoluyla bilinmesidir. “Mantık, saf
İdea’nın, yani soyut düşünce öğesindeki İdea’nın bilimidir.” Mantık, Mutlak
olarak ele alınan Varlığın bilimidir.
Aynı zamanda, Metafiziktir Hegel’ın
mantık çalışması. Mutlak, ilk önce kendinde
varlık (İdea), sonra kendisi için
varlık (Doğa) en sonunda ve sonsuzluğu içinde kendinde ve kendisi için varlık (Tin-Geist) olarak Varlıktır. Felsefe Bilimleri Ansiklopedisi’nde
belirttiği üzere Mutlak, üç evrede
Varlık dır. Mutlak’ı araştıran felsefe üç bölüme ayrılır: kendinde Mutlak’ı inceleyen Mantık; kendi için Mutlak’ı inceleyen Doğa Felsefesi, kendinde ve kendisi için Mutlak’ı betimleyen Tinin Fenomenolojisi. (Hegel
felsefesi üzerine bir başka yazı)
Mantık, Mutlak olanın özünden belirmesini ve düşünceye gelişini akıl yasaları ile ortaya koymalıdır. Hukuk Felsefesinin Prensipleri’nin önsözünde şöyle der: “Ussal olan gerçektir ve Gerçek olan ussaldır.” Bu ilke gereğince Mantık, Mutlak’ın düşüncede ortaya çıkmasının yasalarının bilimidir. Hegel’e göre “Mutlak, daha önce sahip olmadığı, kendi kendisine verdiği, kendi öz belirlenim ve yasalarını geliştiren bütünlük olarak düşüncedir.” ve Mutlak salt düşünce (İdea) olduğu için, onun içkinliğini düşünme Mantık biliminin sahasıdır. İdea’nın düşünülmesi olduğu için mantık, aynı zamanda Metafiziktir. “Varlığın kendisi ve onu izleyen alt-kategorileri, Mutlak’ın tanımları olarak ele alınabileceği gibi, Tanrı’nın metafiziksel tanımlamaları olarak da ele alınabilirler. Çünkü, Tanrı’yı metafiziksel olarak tanımlamak, onun tabiatını genel olarak düşüncelerde anlatmak demektir.”
Mantık, Mutlak olanın özünden belirmesini ve düşünceye gelişini akıl yasaları ile ortaya koymalıdır. Hukuk Felsefesinin Prensipleri’nin önsözünde şöyle der: “Ussal olan gerçektir ve Gerçek olan ussaldır.” Bu ilke gereğince Mantık, Mutlak’ın düşüncede ortaya çıkmasının yasalarının bilimidir. Hegel’e göre “Mutlak, daha önce sahip olmadığı, kendi kendisine verdiği, kendi öz belirlenim ve yasalarını geliştiren bütünlük olarak düşüncedir.” ve Mutlak salt düşünce (İdea) olduğu için, onun içkinliğini düşünme Mantık biliminin sahasıdır. İdea’nın düşünülmesi olduğu için mantık, aynı zamanda Metafiziktir. “Varlığın kendisi ve onu izleyen alt-kategorileri, Mutlak’ın tanımları olarak ele alınabileceği gibi, Tanrı’nın metafiziksel tanımlamaları olarak da ele alınabilirler. Çünkü, Tanrı’yı metafiziksel olarak tanımlamak, onun tabiatını genel olarak düşüncelerde anlatmak demektir.”
Mantık Bilimi ile Kozmos’un nedeni Mutlak’ı, dolayımsız düşüncede ve akılda tümel kavram olarak ortaya koymaya çalışır. Kategoriler, Mutlak’ın tanımlarıdır; fakat nesneden soyut değildirler. Fenomenler dünyası, Mutlak’ın kendi için doğaya açılması olduğundan kategorileri içerir. Ayrım, Olumsuzlama, Çelişki; Mutlak’ın nesneler dünyasında somutlaşmasıdır ve bu ortaya çıkış, huruç diyalektiktir. Tinin Fenomenolojisi’nde Hegel, felsefenin görevinin Mutlak’ın gerçekliğini; insan, tarih ve doğa ile betimlemek olduğunu söyler. (Tinin Fenomenolojisi üzerine bir başka yazı) Aktüel dünyanın döngüsü, edimi çelişkilerle gerçeklik olur ama tek Gerçek, Mutlak dır. Hegel dilinde Akıl, hem nesne hem de öznedir. Mantık üç yöntemden oluşur: Anlama yetisi veya soyut kavrayış (verstand), olumsuz yada diyalektik akıl, olumlu yada spekülatif akıl (vernunft)
Anlama yetisi ile özdeşlik ve çelişmezlik kategorileri içinde akıl yürütme gerçekleşir. Fakat, özdeşlik ve çelişmezlik, statik akıl yürütmelerdir. Anlam, kavramın içinde kalır; beliren varlığın bir anında; onu karşıtları içinde kavramın soyutluğunda düşünür; oluşun diyalektiğinde bu anlam, zaman içinde görece kalacaktır. Fakat aynı zamanda bilgi ve deneyimin ilk aşamasını sağlayan, alışkanlık olarak akıl yürütmedir anlama yetisi ve bu nedenle önemlidir. Her belirme ile aynı anda sınırlama ve fark ortaya çıkaran diyalektik oluşur. Diyalektik ile belirlenmiş ve sınırlanmış kavramlar; olumlama ve olumsuzlama uğraklarında kendi karşıtlarına dönüşür. Diyalektiğin olumsuzlamasında, bir kavram belirdiğinde, bu belirliliği yine kendi içinde taşıdığı Töz sebebiyle; belirdiği oluş içinde, sınırları ile karşıt nitelikleri olumsuzlayarak elde eder. Diyalektik, aynı zamanda zaman-mekân ile düşüncede ortaya çıkan Tin’in oluş eylemidir. Spekülatif akıl, somut ve bütünlük taşıyan olumladır; çatışma ve ayrım içindeki oluşların özlerini muhafaza edip, ortadan kaldırarak aşar. (Aufheben)
Varlık, Hiçlik, Öz
Hegel,
mantık içinde Mutlak’in üç kategorisi
olduğu söyler. A) Dolaysızlığı
içinde ve kendinde Kavram B) Dolaylılığı
içinde, varlığa yansıyan Kavram’ın kendi-için varlık ve görünüş alması C) Düşünceye açılması sonrasında kendi
içine dönmesi, kendinde ve kendi için Mutlak’ın Kavramı’na dönüşmesi. Hegel’e
göre, mantık çıkarsamalarını zorunlu kılacak belirlenmiş başlangıç ve son olamaz. Felsefenin başlangıç ve son
uğrağı, sonlu akıldır. Fakat, kendinde ve kendi-için Mutlak adına, sonlu nitelik-nicelik kategorileri
geçersizdir; onun sonsuzluğu, insan aklı için aynı zamanda Hiçlik tir.
Mantık,
akıl yürütme ve saf düşünce ile sonunda başlangıçta
hep var olan Mutlak’ın kavramına ulaşır.
Mantık, Mutlak’ın açılımıdır ve Mutlak ile sınırlanmış düşüncedir. Varlık ilk, tek, soyut ve
dolayımsız kavramdır. Varlık, tüm belirmiş ve ortaya çıkacak varlıkları potansiyel olarak içinde barındırır. Varlık
kategorilerin bütünlüğüdür, üst
ilkesidir. Öz, şeylerin görünümleri
içinde kalıcı yanıdır. Aynı zamanda
öz, şeylerle bağlantısı ve dolaylığı içinde Mutlak’ın taşıyıcısıdır. Öz; varoluş zemininde, belirmiş fenomenlerde ve onların
etkileşiminde ortaya çıkar. “Mutlak,
özdür” der Hegel.
Özdeşlik, Ayrım, Çelişki, Varoluş
Varlığın
alt kategorileri; nicelik ve niteliktir.
Kategorilerin, kendilerine karşıt bağlantı içinde anlaşılmasına ve mantık
yürütülmesine “refleksiyonlu düşünme”
der Hegel. refleksiyonlu düşüncenin ilk kategorisi özdeşlik dir. Özdeşlik bir şeyin, diğer tüm şeylerden
ayrı olarak tanınmasını sağlayan
kategoridir; A=A dır gibi. Özdeşlik sonrasında, refleksiyonda ortaya
çıkan ikinci kategori; ayrımdır, belirme farkıdır. Özdeşlik, ayın
zamanda kendisiyle bağlantılı bir şeyin kendisinden ayrı kavranmasını sağladığı
için; ayrım için özdeşlik öncüldür. Özdeşlik kendi için olmak iken; ayrım
ile belirme, kendinde ama aynı zamanda
başka bir şeyi içerme, ortaya çıkarmadır. Refleksiyonlu düşüncenin bir
sonraki aşaması zemin kategorisidir.
Zemin ile özdeşlik ve belirleme somutluk kazanır ve çelişki içinde varolur. Çelişki, potansiyel kendinde varlığın dünyalaşmasıdır.
Zemin, hem özdeşlik ile Mutlak’ı içinde barındırır, hem de belirmenin ayrımı
ile karşıtlıklar içinde varoluş bütünlüğünü sağlar. Varoluş, ortaya çıkmaktır; varolan,
zeminden çıkar. Öncüllerini, olumsuzlayarak
zemine gelir varoluş. Özdeşlik, ayrım ve
zemin diyalektiğinde varoluş ortaya çıkar.
Şey, Fenomen, İmkân
Zemin
ve varoluş bağında ortaya Şey (das ding) çıkar. Şey, somut maddedir; aynı zamanda karşıtların birliğinden türediği
için çelişkiyi taşır. Olumlu birlikte
madde olurken, olumsuz birlikte formlara ayrılır şey. Şey “kendinde kendi içine yansıma” ve “başkasını içine yansıtma” halindedir. Bir
şeyin kendi içine yansıması; özdeşliği ve bağlantısızlığını
gösterir. Fakat zeminden gelmiş ve varoluş kazanmış şey, başkalarını da içinde
yansıtmak, taşımak zorundadır, bağlantılıdır.
Şeylerin varlığı, diğer şeylerin zemin bulmasına bağlıdır ve onları içine
yansıtmak durumundadır. Şey, bir yanı ile kendisinde ayrımlara sahip olarak
belirmiş ve somut olandır; ama aynı zamanda kendi içine yansıması ile
özdeşliğine, özüne sahiptir.
Varoluş zemini kazanan
şey, fenomene dönüşür. Şey, kategorik olarak kendi içine
yansıma ile madde ve başkasını içine yansıtma ile form, olarak çelişki ile zemine gelir. Bir yanı ile kendi
içindeki öz, belirmemiş iken; diğer şeylerle bağlantı ile form kazanmış, dönüşmüştür. Bağlantılı
varoluş, fenomen dir. Fakat, fenomen çelişkide ortaya
çıktığı için özünü muhafaza
etmektedir. Öz, zeminde belirir ve varoluş ile fenomene dönüşür. Hegel, Kant’ın
fenomen-numen analitiğini eleştirir. Kant, fenomenler dünyasının
zaman-mekanda gerçekleşen deneyim olduğunu, özü içeren kendinde-şey’in (numen)
salt akılda bilinemeyeceğini söyler. Hegel göre ise “Evrenin özü, fenomendir. Öz, fenomenin
arkasında ya da ötesinde değildir. Tersine var olanın öz olması yoluyla, varoluş fenomendir.” Fenomen, içerik
(madde) ve biçimden (form) oluşur. İki kategori birbirinden
ayrılamaz, bağlantılıdır. “İçerik,
biçimin içeriğe dönmesinden; Biçim, içeriğin biçime dönmesinden başka bir şey değildir.”
İmkân,
fenomenin kendi ayrımı içinde olumsala
dönüşmesidir. Mümkün koşulların birliğinde olgu, edimsel olur; zorunluluk
belirir. Zorunluluğun oluşması için;
koşul, olgu ve edim aynı anda gereklidir. Fenomen hem de ayrım içindedir, hem
de özdeşlik bağını da sürdürür. Fenomen bağını, Hegel üç görünüşe ayırır: bütün ile parçanın ilişkisi, kuvvet ile onun
belirmesi, iç ve dış arasındaki ilişki. Doğa ve İdea (yâda Tanrı) fizik ve
metafizik olarak ayrışmış değildir
Hegel için, şöyle der: “Doğa’nın ve
Tin’in ortaklaşa içeriğini oluşturan İdea, Doğa’da salt dışsal olarak, ama tam
bu nedenle, aynı zamanda ve o ölçüde salt içsel olarak bulunmaktadır.”
İdea, Edim, Kavram
İdea,
zihnin anlama yetisinde değil; Varlık’ın özündedir; salt Akıldır. İdea, insanın anlama yetisi kategorilerinin dışında
ve de algının çoğu zaman sınırında kendinde
gerçektir. İdea’nın etkinliği, akla aykırı değildir; bizatihi kavram olarak
zaten aklidir Hegel’e göre “İdea, mutlak
olarak etkin ve aynı zamanda edimsel olandır.” Edim kendini üç kategori
ilişkisinde ortaya koyar: Cevher, Sebep,
Etki. Cevher kendini ayrımda, arazda ortaya çıkarır. Edimin kuvveti, cevherdir ama aynı zamanda zemine getiren de
ayrımdır. Cevher sebeptir, onu harekete geçiren ise etkidir. Güneşin sebep, sıcaklığın etki olması gibi. Diyalektik ile sebep ve
etki, aktüel dünyaya, gerçekliğe yansır. Edim,
diyalektiktir.
“Kendi içine geri dönüşlülüğü ve belirmişte
kendisinde kalışı içinde” Kavram, kendinde
ve kendi-için Mutlaktır. Varlık, dolaysızdır; kendisi ile özdeştir. Varlık, kendi-içinde, örtük olarak
kavramdır. “Kavram, Varlık’ın ve özün
gerçekliğidir” Hegel için. Kavram, kendinde ve kendi için belirmiş olduğu
için bağımsızdır, özgürlüktür.
Özgürlüğü ile özdeşlik içindedir Kavram. Kavramın kendi için varlık olması,
görünüşte belirmesi, fenomende ortaya
çıkışı, Öz dür. Doğa’da bitki
belirmeden önce tohum bitkiyi kendi
içinde kapsamaktadır; tıpkı Kavram gibi. Kavram, hem öznel hem de nesnel olarak
ussaldır; varlıkların özüdür. Kavram, dolaysızda dolaylılıktır. “Kavram, canlı her şeyin ilkesi ve böylece
aynı zamanda baştan sona somut olandır.” Kategoriler ile varlıklar, dolayım
içinde ortaya çıkar. Diyalektik; özdeşlik, olumsuzlama, ayrım ile dolayım
zeminidir.
Öznel, Nesnel, Mutlak Kavram
Gerçek,
sadece Kavramdır. Kavram, varlık ve
özün gerçekliğidir ve kendinde özdeş olduğu için, ancak zemin olarak
karşıtların özdeşliğinde belirir. “Kavram,
gerçekliğini gerçekleştirebilmesi, gerçekliğinin gerçekliğini kanıtlayabilmesi
için varlık ve öze bağlıdır.” Mutlak’ın tanımı, onun Kavram olduğudur. Hegel
kavramı üçe ayırır: Öznel Kavram, Nesnel,
Mutlak Kavram
Öznel
kavram, kendi içinde kategorilere ayrılır; kavram olarak kavram, yargı, mukayese.
Kavram olarak kavram, alt kategorilere ayrışır: Evrensel, tikel ve tekil. Evrensel, hem kendisinde hem de karşıtı
içinde özdeştir. Evrensel,
özdeşliğin eşitlik içinde açığa
çıkmışlığıdır. Tikel, kavramın
evrensellik kategorisinin olumsuzlanmasıdır.
Kavram, kendi içinde karşıtına dönüşerek kendini sınırlar, olumsuzlar ve bu
belirme ile tikelleşir. Tikel kavramın çelişkisinde, tekil ortaya çıkar. Klasik mantıkta özne ve yüklem, iki farklı
kategori olarak yargı ile
birleşirken; Hegel’in mantık yargısında ise özne,
yüklem dir; “İdea, Mutlak Tin’dir” gibi. Mantık Bilimi’ne göre mukayese, kendinde kavram ile yargının birliğidir; şöyle der: “Mukayese, ussaldır ve ussal olan her şeydir.
Her şey, mukayesedir ve aynı gerçeklikte her şey, Kavramdır.”
Nesnellik: Mekanizm, Kimyasallık, Amaç
Nesne,
Mutlak’ın özdeşliğindeki çelişkidir. Nesnellik
kendi içinde üç kategoriye ayrılır: Mekanizm,
Kimyasallık, Amaç. Mekanizm
içinde nesnelerin bağlantısı sadece dışsaldır.
Biçimsel dışlılık içinde kuvvet ve itmelerle oluşan bağlantıdır. Kimyasallık ile nesneler, ancak birbiriyle olan
bağıntılarında nesnedirler ve onları zemine getiren ayrımlarıdır. Mekanik
nesnellik ile kimyasal ayrışmaların birliğinde Doğa’nın erekselliği, Amaç, onları harekete dönüşür. Hegel ahlak ve din ritüellerini, mekanizm
aksiyonları olarak yorumlar; “Çünkü
kişinin iradesi, hareketlerini belirlemez; hareketleri dış bir etki tarafından
belirlenir.”
Mutlak İdea
“Kendinde
ve kendi için Gerçek olan, kavram ve nesnelliğin mutlak birliği İdea dır.”
Mutlak İdea, tüm mantık kategorilerine içkindir. “Mutlak İdea’nın içeriği, mantıksal sistemin içeriğidir; biçimi de,
diyalektik metottur.” Gerçeklik
(aktüel), Gerçek olan İdea’nın nesnelerde somutlaşması; onlarla örtüşmesidir. İdea,
nesne ve deneyimden ayrı veya soyut değildir; onların içkinliğidir. “İdea, soyuttur ama kendisinde özsel olarak
somuttur” ve edim içinde dünyalaşır.
İdea hem gerçekliğe yansır, hem de Mutlak olarak bütündür. İdea, aynı
zamanda salt Akıl dır. “Özne ile nesnenin, ideal ile gerçekliğin,
sonlu beden ile sonsuz ruhun birliğidir İdea” diye tanımlar Hegel.
İdea, Mutlak olmasıyla hep kendisine döner. “Mutlak, evrensel İdea’dır. Fakat o, kendisini belirli İdealar
sisteminde tikelleştirir, ama bunlarda tekrar İdea’ya yani gerçekliklerine geri dönerler. İdea, özsel olarak süreçtir.” Süreç,
üç uğrakta gerçeklik olur: Yaşam, Bilgi, Mutlak İdea. Yaşam “kendinde İdea”; Bilgi “kendisi için İdea” olarak Mutlak’ı eksik olarak yansıtır. “Mantığın
son uğrağı, Mutlak İdea’dır ve artık o, kendi kendini düşünen İdea’dır.” Gerçekliğin
tümünü kapsayarak, sonunda Mutlak
İdea’dır.
Mantık
içinde, Mutlak’ın son aşaması Kavram,
gerçeklik karşısında başlangıçtaki kendinde
Gerçek dir. Akıl yürütmenin sonunda Gerçek ortaya çıkar Hegel’e göre. “Gerçeğin, kendini gerçeklik olarak
gerçekleştirmesi için, gizli özünden
belirmesi zorunludur.” Gerçek,
İdea veya Tanrı dır. Hegel’in Mantık Bilimi, Mutlak İdea
ile son bulur: “Mutlak İdea, Mutlak’ın (yâda
Tanrı, Kozmos) doğru, tam ve uygun
tanımını oluşturur.” Mutlak eğer
Tanrı ise, kavramı ve kendindesi ile çelişki içinde maddeye dönmüş, form
kazanmışsa; bu Gerçek karşısında insan gerçekliğinin
ve bilgisinin Mutlak’a dair kesin ve
doğru deneyimi olamaz.