Fenomenoloji: Felsefe ve Bilim


20. yüzyıl başlarında felsefe, insan ve dünya problemleri karşısında çıkmaza düşmüştü. Fenomenoloji (Görüngübilim), bu çıkış arayışında ortaya çıktı. Alman filozof Edmund Husserl, bu alanında önemli çalışmalar yaptı. Felsefenin yaşadığı çıkmaz karşısında, onun çalışmaları ile felsefeye yeni bir yön verdi. Husserl şu ifadesi ile amacını açıkladı: ‘Felsefe, felsefelerden değil; şeylerden hareket etmeli, fenomenlere dönmelidir.’ Sonrasında Martin Heidegger ve Takiyettin Mengüşoğlu gibi çok sayıda felsefeci, fenomenoloji alanında değerli çalışmalar yaptılar.
 
Öz (Essentia) Fenomen
Bilimler için fenomen, zaman-mekan birliği içinde meydana gelen olay, burada ve şimdi (hic et nunc) şey, görüngü ve bilinçte belirmiş varlıktır. Fenomenoloji ise, fenomene diğer bilimlerden farklı yaklaşır. Fenomenolojinin fenomeni, ‘öz (essentia) fenomeni’ dir. Öz fenomenleri, gerçeklik (real) içermeyen, olay olmayan, varlık tarzı ve minval göstermeyen fenomenlerdir. Fenomen real içinde doğal tavır ile bilince yansır. Öz fenomen, fenomenolojinin kendine has tavır ve yöntemi ile saf bilinçte kavranır.
 
Refleksiyon ve Redüksiyon
Fenomenolojinin tavrı, refleksiyonlu tavırdır. Fenomenoloji, bilim gibi deney-olay bilgisini değil; öz bilgisini araştırır. Fenomenolojinin, öz fenomen bilgisini elde etmek için uyguladığı yöntem, reduksiyon (ayıklama) dır. Fenomenoloji, diğer bilimler gibi görünenleri (real fenomen) değil, redüksiyon ile fenomenlerin öz bilgisini ortaya koymaktır. Redüksiyon ayıklama yöntemi ile real olayları değil, olayların irreal olarak varlığını, yani ‘öz’ halini kavramaya çalışır. Deduktiv, temel bir ilkeden hareket etmek ve açıklamayı bu ilkeden çıkartmaktır. Fakat fenomenoloji, betimleyici bilimdir. Onun açıklayacağı, deduktiv olarak çıkarım yapacağı temel ilkesi yoktur. Husserl’a göre fenomenoloji, varlıkları öz olarak kavramak ve kesin bilim olmak adına, kendisini her türlü teoriden uzak tutmalıdır. Fenomenoloji, ‘betimleyici öz bilimi’ dir.
 
Öz Alanı
Fenomenolojinin betimlemesi, duyulara dayalı (emprik) neden-sonuç merkezli deneyim betimlemesi değildir; onun yaptığı ‘öz betimlemesi’ dir. Öz betimlemesi, öz alanında yapılır. Öz alanında reailitenin, fenomen olay bilgisinin, rastlantısal gerçekliğin yeri yoktur. Görünen, deneyim edilen, rastlantısal olan redüksiyon ile ayıklanır. Refleksiyon tavır ile geriye sadece öz ile ilgili sorular kalır. Fenomenolojinin alanı, olayların değil; olayların özü ile ilgili soruların ve cevapların alanıdır. Örneğin psikoloji, algı üzerine araştırma yapabilir; algının gerçekliği ve deney-bilgi verileri üzerinden açıklama yapabilir. Fenomenoloji ise refleksiyon tavır ile algı, algı olarak hani öz değerleri içerir? gibi sorular sorup, cevap arar.

Teori ve tümdengelim (deduksiyon) yöntemleri, fenomenolojide yoktur. Geometri, bilim olarak fenomenolojiye yakındır; çünkü ikisi de real varlık hakkında yargıda bulunmaz. Fenomenoloji algı ve deneyim verilerini değil, fiksiyonu temel alır. Fiksiyon (yapıntı) reel gerçekliğin, bilgi-deneyim  verilerinin dışında ve bağlamında düşünülmesidir. Anlam merkezli tin bilimlerin (eidetik) temeli fiksiyondur.
 
Özgörü
Peki, zaman-mekan koşullarına bağlı olmayan öz fenomenleri, nasıl görülebilir hale gelebilir? Bunun için Husserl’a göre, özgörü gerekir. Her özgörünün temelinde tabi ki, reel ve deneyime dayalı fenomen görüsü vardır. Tabi ki kırmızı renk özgörüsü için, kırmızı bir nesnenin görüsünden hareket ederiz. Ama öz, tekil ve duyuma dayalı deneyim olan gerçeklik ile ilgili her şeyi ayraç içine aldığımızda ortaya çıkacaktır. Akt, bilinç-fenomen arasında bağ kurmaktır. Öz, redüksiyon aktı ile bilincimize verili hale gelir.

Bu sebeple genel olan özler, hem gerçek nesnelerden, hem de hayal ürünü (fantazma) şeylerden hareketle betimlenebilir. Burada fiksiyon yönetimi etkindir. Çünkü, öz bilim betimleyici olarak fenomenolojinin tekil ve rastlantısal olaylarla doğrudan ilgisi yoktur. Öz hakkındaki bilgi, real ve güncel varlık hakkında bir şey söylemez, yargıda bulunamaz. Öz alanı, gerçeklik ve duyum dahil, ‘Hayat Aktı’ içindeki şeyleri kapsadığı için alanı çok geniştir.
 
İçkin ve Aşkın Özler
Öz bilgisi ikiye ayrılır: İçkin (immanent) ve Aşkın (transcendent) öz. Fenomenolojinin çalışma sahası içkin özlerdir. İçkin öze yönelirken fenomenolojinin amacı dolaysız, açık-seçik ve kesin bilgiye ulaşmaktır. İçkin ve aşkın özün varlık biçimleri birbirinden farklıdır. Aşkın özlerin alanı, göreceli varlık alanı olarak, real varlıkların yani şeylerin alanıdır. İçkin özler, mutlak varlık olan saf ben özleridir. Örneğin adalet hakkında soru, gerçekliğin aşkın özü hakkında olur. Adaletin anlamına, imgelemine dair soru, onun içkin özü ile ilgilidir. İçkin öz, saf bilinçte belirir ve saf bilinç, fenomenolojinin araştırma alanıdır.
 
Öz Algısı
İçkin ve aşkın özlerin, kendileri gibi içkin ve aşkın fenomenleri vardır. Gündelik yaşam ve bilim aşkın fenomenleri konu edinir. Fenomenoloji ise, içkin fenomenlerle ilgilidir. Bilim, duyu algısı üzerinden nesnesini seçer ve veriye dönüştürür. Doğal tavır, bilgi sağlayan algı olarak deneyim ile oluşur. Özel tavır ise, öz algısını ortaya çıkartır. Öz algısı, duyu algıdan farklıdır, deneyim algısı değildir. Doğal tavır ile gelen algı ve deneyimin varlık tarzlarının ayraç içine alınması ile öz algısı ortaya çıkar.

Doğal tavır olarak algı, tek tek nesnelerin bilgisidir. Öz algısı da bir şeyin bilgisidir, fakat yöneldiği varlığı öz olarak kavramanın bilgisidir. Öz algısı, varlığın varlık tarzlarını içermez. Fenomenoloji varlığı, hiçbir teori ve varsayıma dayanmadan kavramaya çalışır. Doğal algı, tavır ve deneyimi ayraç içine alarak çalıştığı için bilinç alanında yapılması ve ortaya konulması zordur. Özel eğitim ve ilgi gerektirir fenomenolojik bakış