Euripides’in Tragedya Dili
İlk
tragedyalar klan ritüellerinin ve efsanelerin etkisinde gelişmiş, sonrasında trajik unsur -tanrıların bilinmez etkileri- tragedyanın merkezini oluşturmuştu.
Euripides (M.Ö. 485-406)
ile birlikte tragedya, efsane ve trajik unsur bağından, şiirselliğinden
belli oradan uzaklaştı ve dramaya doğru evrilen bir süreç başladı. Euripides’in
90’a yakın tragedyasından 18’i
günümüze ulaşmıştır. (en önemlileri: Elektra, Medea, Bakkhalar, İphigenia
Aulis'te, Troyalı Kadınlar, Helena, Resos, Orestes) Eserleri, Polis insanını kızdırmış; kutsal değerlere saygısızlıkla suçlanmıştı.
Euripides, kahramanlık efsanelerindeki eylemden çok karakterlerin kişiliğine yoğunlaştı ve dili
sadeleştirdi; farklı konulardan eserler vermiş olsa da, kadınların trajik
konumuna odaklandı. Kadınları,
genellikle aşırı tutkulu, egoist ve kötülüğe istekli tasvir ettiği için kadın düşmanı olarak kabul edildi. Oyunları
gerçekçi tasvirlerle ilerlese de, karakterden çok o kişiliği trajik olana
sürükleyen tutkunun, hatta akıldışının etkisini anlattı. Onun
karakterinin ortak noktası, ölçüsüzlük ve
şiddete yönelim idi; acının
(pathos) açıkça serinlenmesine
dönüşmüş eserleri, tragedyayı melodramlaştırdı. İnsanın
karmaşık ruh dünyasını, tutkularını ve zaaflarını işledi. Bakkhalar oyununda
Polis içinde yapılması yasak gizli Dionysos ayinlerini, sahnede görünür kıldığı
ve eski inanışın önemini vurguladığı için ölüm
cezası ile yargılandı Euripides. Nasıl öldüğü bilinmemektedir.
Elektra Tragedyası
Öncesinde
Aiskhylos ve Sofokles’te işlemişti Elektra efsanesini ama Euripides ise, mekân ve eylem
koşullarını değiştirdi; diğerlerinde Argos sarayında geçen anlatı; burada Argos
dağlarında bir köyde başlar. Babası ve Argos Kralı (Akhaların
komutanı) Agamemnon’nun öldürülmesinden sonra Elektra soylu geçmişinden uzak,
köylü bir adamla evlendirilmiş; kırda çalışıyor olmaktan mutludur. Erkek kardeş
Orestes ise, cinayetten sonra ihtiyar eğitmen tarafından başka şehre
götürülmüştür. Elektra, öz annesinden
intikam almak için kardeşi Orestes’in dönmesini bekler, tanrılara yakarır ve
babası Agamemnon için gözyaşı döker yıllarca; ölçüsüz ve öfkeli yas tutmaktadır
hala. Orestes ülkeye geri döner ve kız kardeşini bulur. İki kardeş
babalarının ve çileye dönüşen hayatlarının intikamını almak için plan yaparlar.
Kurban töreni sırasında Orestes, annesinin aşığı Aigisthos’u öldürür.
Sonrasında iki kardeş, anneleri Klytaimnestra’yı
kulübede öldürürler ve intikam alırlar. Cinayet sonrası kardeşler,
birbirlerinden ve Argos şehrinden ayrılırlar.
Euripides, Elektra ile
Polis yaşamı için gerekli olan ölçüyü, hukuku, ilkeyi araştırmıştır. Koro bile -Polis insanını yansıtmaktır-
adalete ve eyleme dair ölçütü belirlemekte ve düşünmekte kararsızdır. Bir yerde
“Anne kanı yerde kalmamalı” der,
arkasından “Ölçüsüzlük, bir başka
taşkınlığı doğurmamalı” diye uyarır. Eserin sonunda pozitif ile doğal hukuk çatışması uzlaşamaz, trajik unsur çözümsüz
kalır.
Euripides’in Getirdiği Yenilikler
Evreni yöneten mutlak Akıl (Nous)
düşüncesinden etkilenmişti Euripides ve “İnsan her şeyin ölçüsüdür” diyen Pratogoras’ın öğrencisiydi. Soylu ve
egemen sınıftan insanların anlatıldığı kendinden önce tragedya anlayışına radikal olarak karşı çıktı Euripides ve
vatandaşlık (demos) hakları olmayan kadınları, köleleri, dilencileri
eserlerine taşıdı; Polis yasalarını
eleştirdi. Tüm bunlara rağmen tiyatroda halktan yeterli ilgiyi görmedi ve
yöneticileri kızdırdı. Euripides birçok yenilik getirmişti tragedyaya. Efsaneleri keyfince değiştirmiş,
yap-boz etmiş; ahlak ve trajik hata arasındaki çatışmada çözümsüz finaller
kurgulamış; prolog –giriş- bölümünü bozmuş, Koro’nun aksiyon içinde etkisini
ortadan kaldırmış, tragedyada önemli olan kader
ve baht döngüsünü temel aksiyon olmaktan çıkarmış, normal insanları ve gerçekçi tasvirleri tragedyaya dâhil etmişti.
Diğer tragedyalarda haberci, sahnede
gerçekleşmeyen aksiyon hakkında izleyiciye bilgi verirken onun eserlerinde
haberci, yazarın yani Euripides’in sesi olmuştu. Ve tragedyayı komediye doğru
evrilen ironiye dönüştürmüştü.
Medea Tragedyası
Medea tragedyasında trajik unsur, annenin
çocuklarını öldürmesidir. Medea, Karadeniz’in doğusunda yer alan Kolkhis
Kralının kızıdır. İason, Argonautlar’dandır ve Kolkhis Kralının
himayesinde bulunan ve Tanrı Ares’e adanmış ve bir ölümlü tarafından ele
geçirilmesi imkânsız olan Altın Post’u
getirmek üzere Kral Pelias tarafından görevlendirilir. Argo
Gemisiyle yapılan uzun ve tehlikeli yolculuk sonrası Iason, Kolkhis’e varır.
Medea, Iason’a
görür görmez âşık olur ve ona yardım ederek kral babasına
karşı gelir, vatanına ihanet eder. Medea’nın hileleriyle Altın Post’u ele
geçirir Iason ve iki âşık, yanlarına Medea’nın erkek kardeşi Apsyrtos’u
alarak gemiyle kaçarlar. Yolda peşlerine düşen babası kral Aietes’i
durdurmak için Medea kardeşini parçalara ayırıp denize atar, oğlunun
parçalarını toplamakla meşgul kral, onları yakalayamaz. Kaçan çift Korinth’e gelir,
Medea’nın Iason’dan birçok çocuğu olur. Iason, zaman içinde sevgilisinden soğur
ve iktidar hevesi ile Korinthos Kralı Kreon’a yakınlaşmak için kızı ile
evlenmeyi planlar. Tanrıça Hekate’nin kızı olan Medea, büyücü (cadı)
kadındır; zehirli taçla ile kralın kızını öldürerek intikamını alır. Öfkesi geçmeyen
Medea, aşığını cezalandırmak için çocuklarını öldürür. Sonrasında yurtsuz
kalan Medea, Atina Kralı Aigeus’a sığınır. En sonunda Medea’yı yargılamak için,
deus ex machina ile Apollon göklerden iner ve Medea’yı kutsar.
Medea çocuklarını öldürürken - by E. Delacroix |
Medea,
bir kadının arzuları uğruna anneliği
ve etiği yok saymasını temsil eder. Medea ölçü tanımazdır, kaderine razı olmaz, haksızlığa uğradığında
kendi adaletini sağlamak için tüm etik değerleri yıkar, intikamını
güçlendirmek öz çocuklarını dahi öldürür. Peki, Apollon Medea’yı neden
kurtarır? Tanrılar işlenen suça neden duyarsızdır? Euipides etik olanın askıya
alındığı, boşluğa düştüğü noktada haberci ağzından şunu söyler: “Tanrıların,
insanlar hakkında hükmü bilinemez”. Medea ile Tanrıların yasasının zalim, adaletsiz
ve akıl dışı olduğunu söyler gibidir Euripides. Tanrılar, insana karşı
duyarsızdır. İnsan olmak, trajik olandır.
Deus Ex Machina: Tanrı Makinesi
Yunan
tragedyalarının son dönemlerinde, trajik
çıkmazı çözümlemek için sahneye bir araç iner. Sahnede aşağı ve yukarı iki
yönlü hareket eden araçla yapılan göksel
müdahaleye; Yunanca Mechanes Theos,
Latince Deus Ex Machina, Türkçe Tanrı
Makinesi denmiştir. Tanrıların müdahalesinin Euripides’in buluşu olduğu –tartışmalı da olsa-
kabul edilir; eserlerinde Deus Ex Machina'yı, dramatik yapıyı güçlendirmek ve
çatışmanın uzlaşmaz kaldığı yerde karar unsuru
olarak tanrılarının hükmünü ve kahramanların sonlarını belirlemek için kullanmıştır.
Bakkhalar (Çığırtkan Kadınlar)
Yunanlılarda kadınların söz sahibi
olduğu yer, cenaze idi; toprağa gidişi, yakarış ve çığlıklarla
şiirleştiriyordu cenazelerde kadınlar. Gizli ve şehir dışında yapılan Dionysos
ayinlerinde şarap içip tapınan ve esrime yaşayan kadınlara “Bakkhalar”
denirdi. Esrime ritüelleri, Anadolu’daki Ana Tanrıça Kybele kültünden
gelmekteydi ve tapınakları yoktu. Tanrı Dionysos (Bakkhus) için geceleri çimenlerde
yatar, açık havada gökyüzüne doğru çığlıklar atar, ormanların karanlık
köşelerinde ve dağlarda koşarak kendilerinden geçer, doğayla birleşip
önlerine çıkan vahşi hayvanları avlayıp Tanrı adına parçalardı Bakkhalar.
Günümüze kalan son tragedya,
Euripides’in Bakkhalar eseridir; Tanrı Dionysos ile ona tapınmayı reddeden
Tebai kralı Pentheus arasındaki çatışmayı anlatır. Kral Pentheus, Polis’in
düzeni için akılcı (lojik) yaşamdan ve yasadan yanadır; klan dönemi
inançları, şehir dışını ve esrimeyi içeren Dionysos ayinlerini tehlikeli bulur;
yasaklamak ister. Yabancı biri gelir şehre, yabancı kılığında gelen, Tanrı
Dionysos dur. Yabancı, şehirdeki tüm kadınları baştan çıkarır; bu durumu
öğrenen Kral Pentheus’da yabancıyı merak eder, tanımak ister ama o da onun cazibesine
kapılır. Yabancının, Dionysos’un peşinden şehir dışındaki ayine merak içinde
katılan Kral, ayin sırasında kendinden geçen kadınlar tarafından çığ çığ
parçalanır ve yenir. Kralı öldüren kadınlardan biri, annesidir. Anne, Dionysos’u
kutsamak için kendinden geçmiş ve oğlunu öldürüp yemiştir.
Tragedyanın Sonu
Tanrı Dionysos içgüdülerimizin ve
dürtülerimizin sesi olsa dahi, ona hizmet etmek bile mutluluk getirmemektedir.
Aklı, dengeyi ve dürtülerin denetimini vaaz eden Polis’in tanrısı Apollo’nun
karşısında Dionysos’a bağlılık, içgüdülere teslimiyet körleşme yaratmaktadır,
yıkıcı ve üretici duyguların tam tatmini dahi trajik olanı perdeleyemez. Bağbozumu
şenliklerindeki Satirik dans-şiirlerle etkisini gösteren Dionysos, tragedya
sanatının doğuşuna neden olduktan sonra; Yunan Polis’lerinin ahlaki ve
pedagojik etki sağlamak amacıyla halka sunduğu tiyatro temsillerinde görünmez
olmuş ama Atina’daki son tragedyada “İnsan kılığında Tanrı” olarak
tekrar ortaya çıkmıştır.
Bir yandan ilk dram
yazarıdır; diğer yandan tragedya çağının
sonunu getirendir Euripides. Karşıtlıklardan öte çelişkilerle dolu
eserlerinin etik olarak hangi
düzlemi, hedefi amaçladığı çoğunlukla belirsizdir ve yazarın kişiliği de
belirsizdir. Nietzsche bile
Euripides’in sanatı karşısında karmaşık düşünceler geliştirir, yaratıcılığını
ve tragedyaya kattığı yenilikleri önemser ama aynı zamanda, Sokratesçi dünyanın
sözcüsü sayar ve tragedyanın mezarını kazdığını söyler: “Sen ne istiyorsun
ey suçlu Euripides, tragedya senin güçlü ellerinde öldü…” Dionysos’un ortaya çıktığı Bakkhalar
ile tragedya dönemi sona erer, komedya üretimi başlar. Euripides, aklın
öncülüğünde bile devam eden adaletsizliği ve tanrının kayıtsızlığını
vurgulamış; hiçliğin altını çizmiştir.
-----------Son----------
Konuşmacı: İskender Savaşır
Ekleme ve düzenleme: Ahmet Usta