Sahne: Tren Garı, Dış Mekan
- Gündüz
Tren garındayım ellerim cebimde. Rayların
üstünde yürüyorum, her tarafı sis kaplamış bi sigara yakıyorum. Yürümeye devam
ederken karşı yönden bir adam geliyor; başında kasketi, elinde sigarası gözünde
gözlüğü.
Sislerin içinden belli belirsiz bana bakıyor; yaklaştıkça fark ediyorum ki, Atilla İlhan.
Nasıl olduğunu tam hatırlayamadığım biçimde sohbete başlıyoruz yan yana geldiğimizde. Bir betonun üstünde yanyana oturuyoruz, sohbete dalıyoruz. 'Ne arıyorsun burda, bu rayların üstünde, bu saatte' diyor, bende 'kendimi' diyorum.
Bir sigara uzatıyor, birde kendine yakıyor; 'Yürüyerek değil, yaşayarak bulacaksın kendini' diyor. Sigarasını bitiriyor, 'Sisler Bulvar'dan kalkmadan ben gideyim' diyor ve kasketini çıkarıp, başıma takıyor.
Geldiği yöne doğru yürümeye
başlıyor, rayların üstünden bir sigara daha yaktığını görüyorum; sonra gözden
kayboluyor.
Ortalıktan kaybolduğu yönden bana doğru gelen trenin ışıklarını görüyorum. Raylardan çıkan çığlık gibi seslerini duyabiliyorum. Kalkıp peşinden gidiyorum ama kimse yok...
Berna D., 2017