Cesur Yeni Dünya


Aldous Huxley’in anlatı evreni, 26. yüzyılda İngiltere’de geçer. Cesur Yeni Dünya’da ‘herkes, herkes içindir’ kanunu geçerlidir. Hayat, ‘topluluk-özdeşlik-istikrar’ ilkesi üzerine kuruludur. Tarih Henry Ford’un seri üretimini milat alır, Ford’dan önce ve sonra diye ayrılır zaman, istikrar yılı F.S. 632’de Londra’dır. Cinsellik ve üreme birbirlerinden ayrıdır; insanlar suni döllenme yöntemiyle Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi’nde seri üretilir. İnsanların yaşamı, türü ve görevleri doğum öncesi öjenik yöntem ile hazırlanır. İnsanlar Alfa, Beta, Delta, Gama, Epsilon türü olarak üretilir ve yazgı önceden belirlenir; Alfalar yönetici sınıf iken, Epsilonlar makineye benzer.

 

Hipnopedya (uykuda eğitim) merkezinde herkes, sınıfını sevmeye, sürekli tüketmeye, mutlu olmaya şartlanır. Üretim ve istikrar vardır yaşamda, savaş ve yoksulluk bitmiştir; yaşlılık ve hastalıklar aşılmıştır, ölüm birden insan zindeyken gelir. Eski dünyadan kalma aile, din, sanat yoktur. Yalnız kalmak ve işsizlik, düşünce doğuracağı için engellenir. Soma adlı narkotik hap ile herkes hazza ulaşır. Soma mutluluk verir, mutsuzluk bilinmediği için mutlu olmak rutindir.

 

Hikayenin kahramanı Bernard Marx, kuluçka merkezinde psikologdur; Alfa döllenme olmasına rağmen, öjenik hata ile Delta-Gama görünüm ve kişilik gösterir. Herkes, herkesindir ilkesinden sapar Bernard, bir kadına âşık olur; bu özdeşlik-istikrar-birlik geometrisine karşı sakıncadır. Mustarip Bernard çerçevenin dışına kaçmak ister, Eski Dünya’ya, sistem dışı ‘Vahşi Bölgesi’ne gider ve orada Vahşi John ile tanışır.

 

John, cesur dünyalı kadın ile eski dünyalı erkeğin kazara çiftleşmesi ile ortaya çıkan, ara form insandır, hem fiziki, hem de iradi melezdir. Vahşi, ilkel yaşamda okuyabildiği tek kitap Şekspir derlemesiyle tahayyül eder. Bernard dönerken onunla Londra’ya gelir, yeniyi merak eder Vahşi ve farklı fikirleriyle cesur dünyanın insanlarına tebliğe başlar. Bir hareketin momenti olmak ister; fakat eski dünyada dili, duyguları ve melez gövdesiyle dışlanan Vahşi, yeni dünyanın öjenik ve hipnopedya insanları içinde de yaşam olanağı bulamaz. İki dünyada saadet bulamayan Vahşi önce inzivaya çekilir, sonrada kendi deneyimini meşru kılar, intihar eder. Ölüm korkusunun olmadığı Cesur Yeni Dünya, cennetin yeryüzündeki kuruluşudur sanki.

 

 

Taş Devri Sanatı, Paleolitik Çağ Temsilleri


Eski Taş Devri (Paleolitik Çağ) günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlayıp 15.000 yıl önce son bulmuş; insanlık tarihinin en uzun çağıdır, evrim sürecidir. İlk insansı primat canlıların ve Homo Sapiens’ın ortaya çıktığı Paleolitik Çağ; anatomi ve beyin yapısının değişmesi, elin kullanması ve dil sürecinin ortaya çıktığı dönemdir. (İnsanın evrim süreci hakkında detaylı bilgi için tıklayınız
prehistoric ages
tarih öncesi çağlar 
1947 yılında Güney Amerika’da bir mağarada milyon yıl öncesine ait bir çakıltaşı keşfedildi. Çakıltaşının üzerinde insan yüzünü andıran bir figür vardı; figür, Hominid (insansı primat) fosil kalıntılarının yanında bulundu. Figür, insansı bir canlının emeği ile ortaya çıkan bir temsil biçimi olabilir mi?
face represented on the conglomerate, million years ago, found in South Africa in 1947
milyon yıl öncesine ait çakıltaşı üzerindeki yüz temsili

Taş Devri, kendi içinde üç bölüme ayrılır: alt, orta, üst Paleolitik Çağ. Taş Devri insanı, besin üretme bilgisine sahip olmadıkları için doğa koşullarının belirleyici etkisi altında ve birikim olanağının dışında, avcı-toplayıcı ve konar-göçer gruplar halinde yaşayan topluluklardı. Bazen mağara içlerini, bazen de açık havada derme çatma düzenekleri sığınak olarak kullanmış; iklim ve kıtlık koşullarının etkisi ile hareket etmişlerdi. 
Lion human of the Hohlenstein Stadel - Human with Feline Head, from Hohlenstein-Stadel in Germany, ca. 30,000-28,000 BCE
"Aslan İnsan" heykeli - 28-30 bin yıl öncesine ait, Almanya
Stone known as "Apollo 11 Cave" found Namibia, circa 26,300 and 24,400 BCE, charcoal on Stone, 5x4  inch
"Apollo 11 cave" adı verilen taş üzeri kömür boyama - 26-24 bin yıl, Namibya
Woolly mammoth figurine statuette - circa 35.000 BC, made in ivory, found Swabian Jura, Germany
Mamut figürlü heykelcik - 35 bin yıl, Swabian Jura, Germany

Alt Paleolitik insanları, vahşi doğada korunma ve avlanma için basit taş aletler ürettiler. Daha sonraki dönemlerde taş-yongalar ve iki yüzeyli basit el baltaları, kenarları inceltilmiş ve ucu kazıcı hale getirilmiş biçimlere dönüştü. Üst paleolitik, kendi içinde araç üretim kültürü üzerinden 4 bölüme ayrılır: Orinyasiyen (34-30 byö), Gravetiyen (30-22 byö), Solutreyen (22-18 byö) ve Magdalaniyen (18-11 byö) kültür. Orinyasiyen dönemde dilgi, kazıcı, kargı ve mızrak; Solütreyen dönemde ok ve yay; Magdalenyen dönemde tahıl toplanma için keskin dilgi ve balık avlamak için olta, zıpkın üretilmiştir. Magdalenyen dönemindeki çeşitlilik ile 100 yakın alet tipi ortaya çıkmıştır.

Horse Head of Mas d’Azıl Cave - famous sculpture of a horse head from Magdalenian culture, 16.000-14,000 BC, France
At Başı heykeli - 16-14 bin yıl, Mas d'Azıl mağarası, Fransa
Dolní Věstonice Mask - carved Mammoth Ivory face, from Dolní Věstonice in Czech, showing asymmetry of the face
Dolni Vestonice Maskı - fildişi oyma asimetrik yüz temsili, üst paleolitik dönem, Çekoslovakya
Venus of Brassempouy - ivory figurine earliest known realistic human face and mother goddess figurine, circa 25.000-22.000 BC, from, Gravettian period, discovered Cave of Brassempouy, France
"Brassempouy Venüsü" - En eski realistik insan yüzü temsili, 25-23 bin yıl, Fransa

Paleoltik Çağ ile Sanatın Doğuşu 

Üst Paleolitik Çağ ile birlikte (45.000-12.000 byö) insanlık tarihinde ilkel ve figüratif sanat başlamıştır. Tarih öncesi sanat ürünleri, taşınabilir sanat (portable art) ve mağara sanatı (parietal art) olarak ikiye ayrılabilir. Kalsit, limonit, hermatit ve kalsit kaya yüzeyler ve başta fildişi olmak üzere hayvan kemikleri figüratif amaçla kullanılmıştır. Kemiklerinden oyma figürler, kolye benzeri takılar, flüt benzeri basit müzik aletleri ve Venüs heykelcikleri olarak tanımlanan kadın temsilleri; taşınabilir ilk sanat ürünleri olarak kabul edilir. Mezarların yakınında bulunan Venüs heykelciklerinin, dünya ve ruhlar âleminin yaratıcısı ana-toprak tanrıça inanışının işareti, muska olduğu görülmektedir. Hayvan motiflerinin çokça kullanıldığı taşınabilir ve ufak objeler, arkaik insanın animalist inancının yansıyan görünümüdür. (Ana Tanrıça inanışı ve kültleri hakkında detaylı bilgi için  tıklayınız) 


Engraving of a Bison - found Mas d'Azil Cave in France, circa 17-14.000 BP
Bizon Gravür - 17-15 bin yıl,  Mas d'Azil mağarası Fransa
Lion or possibly Bear figurine carved from mammoth ivory - found at Vogelherd Cave in Germany. Approx 40.000 years BP, from upper paleolitic age
Aslan yada Ayı figürü - fildişi kazıma heykelcik, 40 bin yıl, Vogelherd mağarası Almanya

Mağara sanatı; kaya yüzeyinin özelliği, kullanılan kazıma aracı ve yapan kişinin yeteneğine göre farklı figürler ortaya çıkmıştır. Kaya üzerine yapılan mağara sanatı: boyama (peinture), alçak kabartma (bas-relief) ve sert kazıma (gravure) olmak üzere üç çeşittir. (Mağara sanatı hakkında detaylı bilgi için tıklayınız)
Female ibex and young ibex gravure - found cave of Roc-aux-Sorciers, France
Dişi ve Yavru Keçi Gravürü - paleolitik dönem, Sorciers mağarası, Fransa
Kilden yapılmış yüksek kabartma Bizon heykelleri - 15-12 bin yıl, Audoubert mağarası Fransa 
"Dansçılar" adı verilen kazıma mağara figürü - 20 bin yıl, Gönnersdorf mağarası Almanya 

İlk Müzik Aletleri

Şimdilik, insanlık tarihinin en eski müzik aletleri; Almanya’daki Hohle Fels mağarası, Ukranya’nın Mezine ve Slovenya’nın Divje Babe bölgelerinde bulunan ilkel flütler dir. Mamut, ren geyiği, ayı ve kuş kemiğinden üretilmiş flütlerin; Orinyasiyen dönem ve öncesine (35 ile 43 byö) ait oldukları tespit edilmiştir. İlkel insanlar müziği, animalist dünya görüşü içinde ve ritüellerinde şamanik dans, büyü ve esrime pratikleri için kullanmıştı. 

Bone Flutes from stone age - circa 43.000-35.000 BC, found Germany, Slovenia and Ukrania
Hayvan kemiklerinden yapılmış, taş devri flütler - 43 ile 35 bin yıl, Almanya-Ukranya-Slovenya
Females and Vulva figurines - Upper -Paleolithic rock shelter site, Magdalenian cultural , ca 14.000 BP, found 2008, at Cave of Roc-aux-Sorciers, France
Kadın ve Vulva figürleri - 14 bin yıl, Magdalaniyen kültür, Sorciers mağarası Fransa
 Fildişi Kazıma Heykel - 26-24 bin yıl, Dolni Vestonice Mağarası, Moldavya

Rüyanın Anlamı ve Belirsizlik


Rüya, bilinç-dil anlam çerçevesinin dışındadır; imgeler ve temsillerinden oluşur. Rüya, dilin sözdizimi ve özne-yüklem yapılanmasından farklı olarak; bilinçdışının doyum itkilerini yansıtan kendi içlerinde de bağımsız temsillerinden oluşur. 
Rüya ile üç farklı dil yapısı ortaya çıkar. Birincisi rüya sahibinin uykusunda görülen “rüyanın imge dili”, ikincisi rüya sahibinin rüyasını hatırlamak yada not almak için üretmek zorunda kaldığı “rüyayı anlatma dili”, üçüncüsü analitik terapi çalışmalarında serbest çağrışım tekniği ile ortaya çıkarılmaya çalışılan “rüyanın yorumlanması dili” dir. (Rüyanın evreleri hakkında bilgi için tıklayınız)

Birincil ve İkincil Süreç

Topografik açılımda rüya, bilinçdışı-bilinç öncesi/bilinç olarak ikili yapıdadır. Bilinçdışı, birincil süreç; bilinç öncesi/bilinç ise ikincil süreçtir. Birincil süreç içinde İd ruhsal enerji olarak engelsiz ve sınırsız tatmin etmek istemektedir. İkincil süreç ise, gerçeklik ilkesinin etkisi ile doyumların erteleyip; zaman-mekan formları ile neden-sonuç bağlantılarını üreten ve aktüel yatırım nesnelerini oluşturan bilinç alanıdır. İkincil sürecin amacı birincil sürecin sınırsız isteklerini, ekonomik-kültürel gerçeklik içinde bastırmaktır. Bu iki sürecin karşılaşması ve çatışması her gece rüyada gerçekleşmektedir. Rüya bir dizi temsil ve yer değiştirme ile arzularına tatmin ararken, ikincil süreç bilinçöncesi-bilinç eşiğinde ve uyku fizyolojisinin bekçiliğinde bu arzuların bilinç düzeyine çıkmasına engel olmaktadır.
Rüya imgeleri, mekân ve zaman formunun karmaşıklığında oluşur. Haz ilkesi ile hareket ettiği için hedefi; bilincin dışında kalarak tatmin olmaktır, uyku içinde doyum bulmaktır. Rüya, anılar kadar boşluklardan da oluşur.

Rüyanın Belirsiz Arzusu

Rüya, dilin gramer kurallarını altüst eder. Rüyalarda özne, özne olarak belirginliğini çoğu zaman kaybeder. Rüya, algı dilinin kullandığı eğer, şayet, o zaman, fakat gibi durum-şart edatlarını devre dışı bırakır. Rüya, imgeler arasındaki neden-sonuç ilişkisi görünür içerikle değil; gizli içerikle kurar.
Rüya, insanın yasa tanımaz arzularıdır. Rüyada çelişki ve mantık yoktur, arzunun tatmin arayışında her şey mümkündür. Arzu, geçmişteki tatmin arayışını şimdinin rüyalarında sürdürür ve zamansızlık içinde geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçer.

Rüya Mekanizması: Yoğunlaştırma, Temsil Edilme, Yer Değiştirme, Sansür; Hatırlama ve Unutma


Rüya, kişinin güncel deneyimlerinin etkisiyle oluşan görünür içerikler ile geçmiş yaşantısının, dirençlerinin oluşturduğu gizli içeriklerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bütündür. Rüyadaki görünümler, bir dizi rüya mekanizması sonucu çarpıtılmıştır ve bu sebeple rüyanın anlamı ve yorumu görünür değil, gizli içerikte saklıdır. (Bilinçdışı dinamikler ve rüya hakkında detaylı bilgi için tıklayınız) Rüyanın gizli içeriğini dört evre belirler: yoğunlaştırma, yer değiştirme, temsil edilme, sansür: hatırlama ve unutma 

Yoğunlaştırma

Yoğunlaştırma ile rüya, gizli içeriğini ve temel dinamiklerini tek bir temsil içinde sunabilir. Bilinçdışının karmaşık arzularını tek bir temsil üzerinde yoğunlaştırması, geleneksel rüya tabirlerinde kullanılan “şu simge, kişinin şu hakikatini işaret eder” biçimdeki yorumlama tekniğini çoğu zaman yetersiz kılmaktadır. Bunun yanında kökensel fanteziler –cinsel fanteziler ve Jung’un terimiyle bilinçdışı arketipler- denilen içgüdülerin tatmin arayışını açık biçimde yansıtan rüyalar da yaygındır.

Yer Değiştirme

Yasa ve anlam tanımayan bilinçdışı, sansür engelini aşmak için rüyada temsilerini yer değiştirerek kullanır. Bu sebeple rüyada önemsiz yâda tutarsız görünen, içgüdünün asıl ifadesi olabilir. Hatta yer değiştirme sonucu içgüdünün doyum arayışı, temsillerin hiçbiri içinde yer almayabilir ve gizliliğini koruyabilir. Bu nedenle rüyayı gören kişinin “ne hissettiği” en etkin yorum aracıdır.

Temsil Edilme

Bilincin temeli olan nedensellik ve ardışıklık, rüya dilinde dönüşüme uğrar. Bilinçdışı, karmaşık imgelerin bir araya gelmesiyle oluşan kendine özgü temsiller üretebilir. Rüya dilinde nedensellik yoktur, ardışıklık üzerine kurulur. Kurulan ardışıklığın nedensellik bağları ise, gizli içerikte sakıdır. Temsil edilmenin bir başka görünümü, tersine çevirmedir. Rüya, uykunun kâbus ile sonlanmaması için doyumu bazen karşıt temsiller içinde arar.

Sansür: Hatırlama ve Unutma

Bilinç, hatırlama ve unutma ile sansür uygular. Hatırlama sürecinde rüyadaki boşluklar doldurulur, neden-sonuç bağları eklenerek temsiller bastırılır veya değiştirilir. Unutma ile bilinçdışı istek, bilinç düzeyinde tanınmaz olur. Bilinç, rüya gerçekliğinin tekinsizliği karşısında kuşkuyu da devreye sokarak, uyanma sonrası rüyayı önemsizleştirir.
Eğer sansür işlemez ise rüya, çelişkili ve anlamsız imgelerin hatırlandığı bir gerçeklik olarak bilinçte ortaya çıkacak ve kişiyi kaygılandıracaktır. Bu nedenle en sağlıklı rüya, uyanıldığı zaman hatırlanmayan rüyadır.

Buda, Budizm ve Budist Sanat



O hem hareket eder hem etmez,
O hem uzaktadır hem yakında,
O her şeyin içindedir,
Ve aynı zamanda her şeyin dışında.
Upanişadlar



Tarihsel Buda


Buda, tahminlere göre M.Ö. 563-483 yılları arasında Hindistan’da yaşar. Gerçek adı, Sidarta Gautama’dır ve Buda ismini sonradan alır. Buda, Sanskritçe'de "Uyanmış Kişi" anlamına gelir. Ayrıca prens olduğu için Siddharta, bilge kişi olduğu için Śākyamuni adıyla anılır. Bir başka güçlü iddiaya göre, Kuzey Hindistan’da yaşayan Sakyalar, Türk kökenli olduğu için; Budizmin kurucusu Buda, Shakyamuni Siddharta Gautama adlı Türk prensidir. Prens olan tarihsel Buda, 30 yaşına kadar sürdürdüğü saray yaşamını bırakıp; halkın arasına katılır, çilekeş yaşamı deneyimler. Kendisinde meydana gelen ruhsal değişimi ve aydınlanmayı yaşam öğretisine dönüştürür; ona eşlik eden öğrencileri olur. 
Footprint of the Buddha - from Khyber, circa 2nd–3rd c. AD - at Lahore Museum
       Buda'nın Ayak İzi Temsili - 2. yüzyıl, Khyber

Budizm

Hindu-Çin coğrafyasındaki daha eski inançlar, zaman içinde tarihsel Buda’nın öğretisi ile etkileşime girer. Budist öğreti, bölgeler ve rahiplerin yaşam pratiklerine göre evrilir. Tibetli rahibin ak dediğine, Taylandlı rakip kara der; kimisinin paraya dokunması bile yasaktır. Bazı bölgelerde ise ak ile kararının dengesi kurulur, Buda’nın ışıklanma çağrısına iştirak edilir. Yıllar içinde Kuzey ve Güneydoğu Asya'ya yayılan ve diğer dinlerle kaynaşan Budizm, kendi içinde kozmolojik ve tanrısal doğa güçleri ortaya çıkartır. Budizm’de aydınlanma yolunda olan kişiye Boddisatta (yada Boddhisatva) denir. Boddi, tarih içinde Budist rahiplerin genel ismi olur. İnsan ve tüm canlıların değişik varlıklar olarak (Samsara) yeniden dünyaya geldiği (Reenkarnasyon) inancı dolayısıyla Budistler, ölümden korkmaz. 

The life of Buddha
Buda'nın yaşamına dair resimler
Hinduizm göre, Vişnu’nun (Cennet ve Yeryüzü Tanrısı), yeryüzüne görünüm kazanan 10 avatarı olacaktır. Bazıları Buda’yı, Vişnu’nun 9. avatarı kabul eder. Tıpkı Mesih inancında olduğu gibi, Vişnu’nun 10. avatar henüz yeryüzüne gelmemiştir yâda Buda olarak tekrar gelecektir. Buda aydınlanmış insan anlamına geldiği için, Budizm’e göre çok sayıda Buda yaşamış ve yaşayacaktır. Böylece peygambervari dizge oluşur; Mahayana felsefesinden 20. yüzyıl Zen-Budizm’ine kadar geniş zaman diliminde tekâmül eden Budacılık, zaman içinde kişinin aydınlanması için geçirmesi gereken aşamalara, hatta masalsı anlatılara dayanan bir din pratiğine dönüşür.

Seated, Standing , Fasting, Head of Buddha - from Gandgara region, 2nd century AD

Coğrafya ve yerli inançlar ile Budist inanç değişir; Uygurlarda, Türk özelliklerinde ve yaşam biçimine sahip iken; Japonya’da Zen ile etkileşim ile Satori (şimdiki zaman) deneyimine dönüşür. Güney Asya’da Budist rahiplerin kendi yasak ve ahlakları ile şekillenirken; Çin’de neşesi ve serkeşliği ile bilinen yaşadığı dönemde insanları etkileyen neşeli ve şişman Gülen Buda kişiliği ile bilinir. Gerçek adı Milefo olan Gülen Buda, Bodhisattva rahiplerden biridir ve 10. yüzyılda Çin’de yaşar; iyimserliğin ve hoşgörünün temsilidir. Budist inançta Samsara, doğum-ölüm ve yeniden hayata dönüş çemberindeki sonsuz hayat enerjisidir, bengi dönüş dür. Aydınlanan insan artık Samsara'ya, yani dünyaya dönmez. Mahayana Budizm’de ise, tüm varlıklar, acı ve çile içinde yaşar ve aydınlanana kadar; yaşam-ölüm döngüsünde varlık alemine yani Samsara’ya dönmeye devam eder.  

Tek ve bütün gerçeklik Hinduizm’de Brahman dır. Brahman ölümsüz, dinamik, bütün, biçimsizdir. Budizm’de varoluşun nedeni Dharmakaya, Brahman’dan neşet eder. Budist aydınlanma, Brahman’ın tekliğinin ve bütünlüğünün farkındalığına ulaşmaktır. Bu deneyim gözlem ve sınırlı deneyim ile elde edilemez; kişinin tüm benliği ile gerçekleştirebileceği mistik deneyimdir. Budist aydınlanma deneyiminde istenç ve algı dünyasının itkileri aşılır, özne-nesne ilişkisi dengelenip aşılmaya çalışılır. Böylece karşıtlar dünyası, tekliğin sezgisi, dengesi deneyimine dönüşür.

laughing buddha
Gülen Buda heykelleri
Birth of Budha, Death of Buda relief

Greko-Budist Kültür: Gandhara

İndus Vadisi ve Hint Yarımadası’nda, milattan önce 300 ile milattan sonra 500 yılları arasında kurulan Grek krallıklar ve yerel Hindu yaşamın sentezi ile ortaya çıkar Greko-Budist kültür. Makedon Kral İskender, Doğu Seferi ile Mezopotamya ve Mısır’ı kısa zamanda işgal eder; kralın ölümünden sonra komutanları, işgal bölgelerindeki verimli alanlara yerleşir ve Hindu yerel yönetimle bütünleşir. Ortaya çıkan emperyal tahakküm ile Hindu bölgeler (Gandhara, Bactria, Khyber, Punjab, Hadda) dış akınların yönetimine tabi olur. ilk önce Bactrian Krallığı, arkasından Kushan Krallığı kurulur. 

Heracles protector of the Buddha, 2nd century AD, from Gandhara
Buda'nın koruyucusu olarak Herkül - Gandhara, 2 yüzyıl
Kushanlar göçebe yaşayan halktır; Grek basıncı ile Gandhara çevresinde yerleşik hayata geçerler. (Pakistan ve Afganistan) Neolitik Çağ’dan itibaren yoğun istila gören Gandhara, verimli ve atipik yerleşkedir. Kushanlar ile Gandhara, altın çağını yaşar. İpek Yolu'nun merkezindeki Kushanlar, kalıcı eserler üretir. Gandhara’daki sentezin belirgin örneği, Herkül dür. Grek söylencesinin yarı insan Tanrısı Herkül, Buda’nın koruyucusu olarak temsil edilir bazı eserlerde. Greko-Budist kültür, en verimli dönemini M.S. 50 ile 250 arasında Gandhara'da yaşar. 5. yüzyıla kadar varlığını sürdüren bu melez kültür, sonrasında istilacı saldırılar ve İslamiyet’in yayılması ile etkisini kaybeder.

Budist Sanat ve Buda Temsilleri

Buda, kimlerine göre peygamberdir. İlk dönem Buda inancında suret yasağı vardır. Buda’nın imgesi; Buda’nın Boş Tahtı, Bodhi (Hayat) Ağacı, Dharma Tekerleği, Buda’nın Ayak İzleri gibi suret içermeyen simgelerle yansıtılır. İnsan formunda Buda, Gandhara ile M.Ö. 1. yüzyılda ortaya çıkar. Ayakta duran ve oturan Buda heykelleri ve Buda’nın doğumu, öğretisi, meditasyonu ve ölümü temalı kabartma yontuları, Grek sanatının izlerini taşır. Budist tapınaklarda, kabartma ve işlemelerinde Korint tarzı süslü mimari de kullanılır. Hindu coğrafyasında incelmiş, hatta atletik hale gelmiş Buda yontularına karşıt olarak; kendi iç dinamiklerini asırlarca koruyan Çin havzasında, Tao inancı ile etkileşime giren Buda, dünyanın hayhuyuna karşı şişman ve gülen Buda formuna evrilir. Bir çok Budist tapınak, Stupa adıyla anılır ve iç ve dış alanlarında birçok Buda yontusu ve simgeler vardır.
Biggest Buddha statues
Büyük Buda heykelleri

Stupa at Sanchi ve Mahabodhi Temple
Mahabodhi Tapınağı ve  Sanchi Stupa 


Uygur Resminde Buda’nın İzi

Türk devleti Uygurlar (745-940) ve halkı, çoğunlukla Tengri inancına bağlı kalsa da, Bogü Kağan’ın (759-780) Mani dinini seçmesiyle ile değişim gösterir. Uygur şehirlerindeki mağara duvar ve kitap resimlerine, Grek, Çin ve Gandhara sanatının izleri yansır. Batı Türkistan’daki Pencikent, Varahşa, Afrasiyap (Semerkant) gibi önemli Uygur şehirlerindeki duvar resimlerinde Budist doku belirgindir. Uygurlar’dan kalma resimli yazmaların önemli bir kısmı, bugün Berlin müzelerindedir. Batı Türkistan’daki Kumtura ve Kızıl freskleri, farklı biçemleri yansıtır.
Budha in the Uygur wall painting
Buda'nın görüldüğü Uygur Duvar resmi
Birçok Uygur resimlerinde Buda’nın yüzü, bir Hintli yâda Çinli’den çok Orta Asyalı bozkır insanına, Türk’e benzer. Aşağıdaki Uygur duvar resmindeki Buda, bu etkiyi aşikâr biçimde gösterir. Doğu Türkistan bölgesinden kalma 7. yüzyıla ait eserde, Buda’nın başının çevresinde hale vardır. Başının üzerindeki at kuyruğu, Türk usulü düğümlüdür. Gövdesinde, bozkır insanı Türklerin en önemli yoldaşı at görülür. Sağ omzunda Güneş, sol omzunda Ay sembolleri ile Buda, Türk kozmolojisinin taşıyıcısı olur.
Uygur resim sanatında Buda temsili, Doğu Türkistan, 7. yüzyıl
Uygur Resminde Buda Temsili - Doğu Türkistan, 7. yüzyıl


Nirvana

Buda’nın öğretisine göre, asıl gerçek şöyle tarif edilir: Acı ve üzüntülerin nedeni  kuvvet,  neden-sonuç zinciri Karma dır. İnsanlar, acı ve hastalık ile yaşar. Bunun nedeni değişime kapalı olmaları ve Maya (hayali) etki ile değişmez biçimlere olan tutkularıdır. Maya nesne, kişi yâda his olabilir ve bunlar insanı acıya sürükler. Ama kurtuluş olanaklıdır; karma kuvveti kırılır,  sonsuz hareket çemberi Samsara’nın dışına çıkılır ise, mutlak özgürlüğe yani Nirvana’ya ulaşılır. Budist öğretide, Nirvana en üst seviyedir ve ulaşmak için doğruluk üzerinden sekiz basamaklı yol aşılmalıdır. Budist inanış; ahlak eylemi, söylence ve yaşam felsefesi ile semavi dinlerin çoğunlukla dışındadır.

Budizm, tüm varlıkların geçiciliği ve bengi dönüş ile saltık Hiçliğe yönelir. Veda Metinleri ve Upnisadlar ile Hindu-Çin inancını ve felsefesini şekillendiren Budizm, dürtü kontrolüne ve yaşamı olumsuzlamaya dayanır. Bu eylemsizliği nedeniyle, ekonomik ve kültürel yaşam dizgesinde, birçok krallık ve kültürde yasaklanır, yâda ehilleştirilerek Japonya’daki Zen kültüründe olduğu gibi uyumlu kılınır. Nirvana, aydınlanma ve huzur için, aklın ve bedenin tüm isteklerini (içgüdü, dürtü, sosyal ihtiyaç) yok etmektir. Modern gündelik düzlemde ulaşılması çok zor ontik deneyimdir ve bu hal Nihilist eylemi içerir. Armağandır ona ulaşanlar için, sadece ismini duyanların aklında ise müjde olarak kalır.

Vision of Buddha’s Paradise, from Khyber, 4th century AD
Buda'nın Cennet Visyonu - 4. yüzyıl, Khyber