Kant, 3. kritiği “Yargı Gücünün
Eleştirisi” ile felsefe dizgesini tamamlar. 3. Kritik estetik ve beğeni
yargısını araştırır. Estetik yargı araştırması mantık sınırları içinde kalmaz;
öznellik üzerinden Transandantal
anlama ile nesneyi inceler. Kant’ın dizgesinde bilincin 3 farklı yetisi vardır:
Akıl: Tümel aracılığı ile tikeli belirme yetisidir.
Anlama Yetisi: Tümelin bilgisine sahip olma yetisidir.
Yargı Gücü: Tikeli tümelin altına koyma yetisidir.
Yargı gücü, duyguyu ortaya çıkaran bilgi yetisidir. Çünkü insan, anlama yetisi ile bilemediği ve akıl ile belirleyemediği ve de isteyemediği şeylere duygu geliştirir.
Beğeni Yargısı
Beğeni, fenomenler karşısında ortaya
çıkan özneye ait yargıdır. Şöyle der Kant ‘Beğeni bir nesneyi yâda bir
tasarımı, hiçbir çıkar olmaksızın hoşlanma veya hoşlanmama sezgisiyle yargılama
yetisidir.’ (Y.G.E) Bu anlamda beğeni bilgi yargısı değildir; zorunlu
olarak özneldir. Güzelliği ve estetik yargıyı insan sezgisinde ortaya çıkaran ise
Doğa dır. Estetik yargı,
aklın tasarımları ile temsil edilse dahi, duyum ve hazlarla öznelliğin
yargısıdır. Estetiğin alanı güzel ve yüce dir.
‘Beğeni yargısını belirleyen hoşlanma, faydadan uzaktır.’ Fayda, istek ve ilgi içerir nesneye karşı; oysa hoşlanma, nesne karşısında salt haz duyar. Beğeni yargısının niteliği amaçsız olmasıdır; aynı zamanda beğeni ortak aklın, tarihin ve kültürün birikimi olan eğitimin (Bildung) ürünüdür. ‘Beğeni, Bir nesne konusunda, karşılık beklemeden, ondan hoşlanma veya hoşlanmama ile yargıda bulunma yetisidir. Bu durumda hoşlanmanın içerdiği konuya, Güzel denir.’ Güzel için fayda söz konusu değildir; fayda bir nesneye hükmetme, kullanmayı hedefler ama güzel de böyle bir amaç yoktur. Beğeni, salt ve pratik aklın dışında, estetik yargı verme yetisidir. Güzel, Doğa’nın kendi amaçlılığı ile ortaya çıkar. Doğa’daki uyumun zihindeki duyumu ile Güzel fenomeni kavranır.
Yüce ve Sezgi
Yüce, güzelden farklıdır; yargı yetisinin dışında
var olur. ‘Yüce duygusunu uyandıran şey; biçime göre yargı yetimizin amacına
aykırı, sergileme yetimiz için uygunsuz ve imgelem yetimiz için dehşet
verici görünebilir. Ve salt bu nedenle daha da Yüce olarak yargılanır.’ Doğanın
özündeki uyumun kaynağını (noumenon) bilmek mümkün değildir.
Doğanın yasası olan yüce’yi sezme estetik
ile olur. Doğanın aktif
duyarlılığını ancak Sezgi ile kavrayabiliriz. Sezgi ile doğanın parçası
olan aklın sınırlarını aşan varlık, Yüce duyumu kavranır. Yücenin sezilmesi ile insanda, hem beğeni ve kıvanç;
hem de çaresizlik, dehşet duyguları oluşur. Doğa, Deha üzerinden sanat eserleriyle kendi
amaçlılığını varlığa getirir.
Yüce akıl sınırını aşan, bilincin algı ve anlama ölçütlerini altüst eden, ‘büyük olan nesne’ dir. Yüce olanın nesne görünümü, karşısındaki özneyi idrak alanı içerisinde çaresiz bıraktır. Yüce karşısında belirsizlik alanı ile yüzleşir özne. Yüce ile karşılaşan akıl, görünmeyen ama düşünülen kavramların ve idelerin; duyulur varlık, büyük nesneler ve sınır durumlarda yansımasını görür. Yansıma, görü ve kavram arasındaki kaynaşmadan ortaya çıkan ışıma dır.
Yargı Gücü
Yargı gücü (imagination), akıl ile anlama yetisi arasında köprüdür. Kant, yargı gücünü ‘Özeli
genel altına koymak ve özeli genel altında düşünmektir.’ diye tanımlar. Transandantal çözümleme ve sentez yeteneğidir yargı gücü ve doğrudan
sezgi duyumu ile eski deneyimlere bağlanır. Bilme ve arzulama yetilerinin a
priori ilkelerinin aksine, yargı
gücü hep öznenin bir duruma ilişkin Duyarlılığı dır. Yargı gücüyle, doğa ile akıl arasında
uzlaşmayı araştırır Kant; bu araştırmanın konusu Duygu dur. Duygunun temelinde
a priori ilke bulunmalıdır ki bu Ereklilik dir. Zihin, Doğanın erekliliğini bilgi ile
kavrayamasa da, duyumsayıp sezebilir.
Güzel
‘Hoşlanmanın
nesnesine Güzel denir.’ Güzel, iyi ve doğrudan ayrı, kendi başına değer dir. Kant estetik yargıda
bile, doğa ve ahlak alanındaki olduğu gibi a priori ilke ve genellik arar. Bu onun
kritiğinin paradoks halidir. Bu çatışmayı aşmak için şunu söyler: ‘Güzel,
kavrama dayanmadan genel olarak hoşa giden şeydir.’ Güzel olan şeyi sübjektif
amaçlılık ile açıklar. Bu bağlamda Güzel, bizim bilgi yetileri ve
kavramlarımızdan bağımsız olarak şeyi, özgür oyun alanımız içinde
konumlandırmamız ve bundan estetik haz duymamızdır. Güzel diyerek izlediğimiz
nesne, bize farklı ruh hali verir. Şiir okurken, resme bakarken; onlardan sadece
haz almaya çalışırız. ‘Güzel, nesneyi sadece güzel olduğu için
seyretmektir.’
Ortak Duygu
Beğeni hoşlanmaya dayanan öznel yargıdır ama Kant’a göre yine de zorunlu da olabilir. Bu durumu Ortak Duygu (sensus communis) kavramı ile açıklar: ‘Bir şeyin güzel olduğunu bildirdiğimiz yargı, kavramlara değil de, duygumuza dayanıyor olsa dahi; ortak duygu, herkesin bizim yargılarımızla uyuşacağını değil de, uyuşması lâzım geldiğini söyler. Ortak duygu, salt ideal norm dur. Ortak duygunun salt ideal norm olması şartı ile, bu norm ile uyuşan objeden duyulan ve yargı içinde ifade bulan hoşlanma, haklı olarak herkes için geçen bir kural yapılabilir.’
Ortak duygu (sensus communis) öyle ideal bir ilkedir ki, tümel beğenidir. Tekil beğeni yargıları, ortak duygu olarak tümel beğenin bir örnek üzerinden nesneleşmesidir. Bu bağlamda ‘Güzel, bir zorunlu hazzın objesi olarak, kavramsız bilinen şeydir.’
Kant, estetik yargının geçerliliği problemini araştırmıştı. Güzellik felsefesi, estetik yargılar ve haz psikolojisi ile ilgili idi. Fakat Kant, konuyu bütünlükten yoksun bir sistem içinde kaynaştırmaya çalıştı ve sonunda pek tutarlı olmayan sonuçlara ulaştı.