Müziğin
Kökeni
Müziğin tarihine ait ampirik verilerin değerlendirilmesi
dahi, çoğu kez sezgiye dayalı spekülatif
bilgiler içerir. Konu dil ve müzik olunca, evrenselliğin ve tarihselliğin iç
içe geçtiği karma yapı ve anlamlarla karşılaşırız. İnsan bedeni, evrensel
olarak sağ elini ve beynin sağ bölümünü kullanma
konusunda daha beceriklidir, gelişmiştir. Evrensel müzik algısında, dalga boyu
titreşiminden dolayı la, do ve sol;
kulağa hoş gelen (konsonans)
seslerdir. Müzik, birçok dile Yunanca “Musike” (Musa’ların, Perilerin konuştuğu dil) kelimesinden geçmiştir. Müziğin
ortaya çıkışı konusunda net ve tek bir kaynağa sahip değiliz, tarih öncesi
dönem mağara duvar resimlerinde dans figürleri var. Dans ve ritmik hareketlerin
kökenleri, homo sapiens öncesine kadar gidiyor. Kuşlarda olduğu gibi insanlarda
da dans hareketleri; eş seçimi (cinsel seleksiyon) için önemli bir
unsur idi. Müzik aleti olarak
elimizdeki en eski bulgu, Neandertal
insanı’ndan kalma olduğu düşünülen Ukrayna-Sibirya
havzalarındaki mağara kazılarından çıkarılan ve 40-35 bin yıl öncesine ait hayvan kemiğinden yapılmış kavallar.
40-35 bin yıl öncesine ait Kemik Kavallar
Tek
Sesliden Çok Sesliye Geçiş
1980’lerde, M.Ö. 2800’lü yıllarından
ve Mezopotamya bölgesinden kalma kil tablet üzerinde nota sistemine benzer veri bulundu. Böylece müziğin tek sesliden
çok sesliye geçtiği genel bilgisi, yıllar sonra yalanlanmış oldu. Tarihsel süreçte şarkı, dans ve ağıt içeren
topluluk eylemleri vardı, Asya ve Afrika yaşamında müzik, dans ve ayin uzun
zaman iç içeydi. Organum (temel ve
değişmeyen ses melodisi) dikey olarak kendine eşlik eden iniş-çıkışlı ses ile
çok sesli müziği oluşturdu. Batı Müziği, yarım aralıklardan oluşan 12 notalı sistem dir; yarım aralıklardan
oluşan küçük ses sistemine, koma
denir. Batı Müziği, dikey olarak çok sesliliği elde etmek için, koma
nüanslarını yoksullaştırmıştır; koma nüanslarının azalması ile yatay melodik
harmoni cılızlaşarak, yerini çok sesliliğin temeli, dikey seslilik ve ölçü
düzenine bırakmıştır.
Bozkır
Topluluklarında Müzik: Şaman ve Coşkunluk Hali
Yazılı tarih öncesi Bozkır topluluklarında müzik, hayvanlarla konuşmak anlamına
geliyordu. Bozkır toplulukları, medeniyet havzasının dışında konar-göçer
yaşadıkları için hayvanlarla iletişime öykünüyorlardı. Günümüze ulaşan en eski
destan Gılgamış’ta Enkidu, bozkırdan
gelen ve hayvanların dilinden anlayan kahramandı Enkidu, Gılgamış ile dost
olup, medenileştikçe hayvanlarla olan konuşma yeteneğini kaybeder. Tarih öncesi
ve sonrası göçebe yaşayan topluluklarda, halklarda Şamanizm kültürü ve pratiği binlerce yıl devam etti. Günümüzde çok
azda olsa Sibirya bozkırlarında,
Afrika ve Latin Amerika yerlilerinde şaman inancının ve ayinlerinin izleri
görülmektedir. Tarihte Şaman inancının etkili olmasındaki temel nedeni şamanların,
insanın doğasındaki dürtü malzemesini
serbestçe ifade etmeleri ve göstermeleriydi. İnsanların ruhsal
mekanizmasındaki aşkın (imajinal
varoluş) halini yaşayan Şaman,
insanları gösterdiği performans ile etkiliyordu. Peki, medeniyet havzasındaki peygamberlere de şaman diyebilir miyiz?
Dürtü malzemesini insanlara yansıtan ve bu olağandışı davranışlarıyla insanları
etkileyen bazı peygamberler aslında, şaman kültürünün devamıydı. Delirme ve coşku içeren Şaman
performansı, unuttuğumuz veya bastırmaya çalıştığımız içsel bir aynalamanın
psişik görünümüdür ve insanın
etkilenmemesi imkânsızdır.
Müziğin Kökeni
Müziğin tarihine ait ampirik verilerin değerlendirilmesi
dahi, çoğu kez sezgiye dayalı spekülatif
bilgiler içerir. Konu dil ve müzik olunca, evrenselliğin ve tarihselliğin iç
içe geçtiği karma yapı ve anlamlarla karşılaşırız. İnsan bedeni, evrensel
olarak sağ elini ve beynin sağ bölümünü kullanma
konusunda daha beceriklidir, gelişmiştir. Evrensel müzik algısında, dalga boyu
titreşiminden dolayı la, do ve sol;
kulağa hoş gelen (konsonans)
seslerdir. Müzik, birçok dile Yunanca “Musike” (Musa’ların, Perilerin konuştuğu dil) kelimesinden geçmiştir. Müziğin
ortaya çıkışı konusunda net ve tek bir kaynağa sahip değiliz, tarih öncesi
dönem mağara duvar resimlerinde dans figürleri var. Dans ve ritmik hareketlerin
kökenleri, homo sapiens öncesine kadar gidiyor. Kuşlarda olduğu gibi insanlarda
da dans hareketleri; eş seçimi (cinsel seleksiyon) için önemli bir
unsur idi. Müzik aleti olarak
elimizdeki en eski bulgu, Neandertal
insanı’ndan kalma olduğu düşünülen Ukrayna-Sibirya
havzalarındaki mağara kazılarından çıkarılan ve 40-35 bin yıl öncesine ait hayvan kemiğinden yapılmış kavallar.
40-35 bin yıl öncesine ait Kemik Kavallar |
Tek Sesliden Çok Sesliye Geçiş
1980’lerde, M.Ö. 2800’lü yıllarından
ve Mezopotamya bölgesinden kalma kil tablet üzerinde nota sistemine benzer veri bulundu. Böylece müziğin tek sesliden
çok sesliye geçtiği genel bilgisi, yıllar sonra yalanlanmış oldu. Tarihsel süreçte şarkı, dans ve ağıt içeren
topluluk eylemleri vardı, Asya ve Afrika yaşamında müzik, dans ve ayin uzun
zaman iç içeydi. Organum (temel ve
değişmeyen ses melodisi) dikey olarak kendine eşlik eden iniş-çıkışlı ses ile
çok sesli müziği oluşturdu. Batı Müziği, yarım aralıklardan oluşan 12 notalı sistem dir; yarım aralıklardan
oluşan küçük ses sistemine, koma
denir. Batı Müziği, dikey olarak çok sesliliği elde etmek için, koma
nüanslarını yoksullaştırmıştır; koma nüanslarının azalması ile yatay melodik
harmoni cılızlaşarak, yerini çok sesliliğin temeli, dikey seslilik ve ölçü
düzenine bırakmıştır.
Bozkır
Topluluklarında Müzik: Şaman ve Coşkunluk Hali
Yazılı tarih öncesi Bozkır topluluklarında müzik, hayvanlarla konuşmak anlamına
geliyordu. Bozkır toplulukları, medeniyet havzasının dışında konar-göçer
yaşadıkları için hayvanlarla iletişime öykünüyorlardı. Günümüze ulaşan en eski
destan Gılgamış’ta Enkidu, bozkırdan
gelen ve hayvanların dilinden anlayan kahramandı Enkidu, Gılgamış ile dost
olup, medenileştikçe hayvanlarla olan konuşma yeteneğini kaybeder. Tarih öncesi
ve sonrası göçebe yaşayan topluluklarda, halklarda Şamanizm kültürü ve pratiği binlerce yıl devam etti. Günümüzde çok
azda olsa Sibirya bozkırlarında,
Afrika ve Latin Amerika yerlilerinde şaman inancının ve ayinlerinin izleri
görülmektedir. Tarihte Şaman inancının etkili olmasındaki temel nedeni şamanların,
insanın doğasındaki dürtü malzemesini
serbestçe ifade etmeleri ve göstermeleriydi. İnsanların ruhsal
mekanizmasındaki aşkın (imajinal
varoluş) halini yaşayan Şaman,
insanları gösterdiği performans ile etkiliyordu. Peki, medeniyet havzasındaki peygamberlere de şaman diyebilir miyiz?
Dürtü malzemesini insanlara yansıtan ve bu olağandışı davranışlarıyla insanları
etkileyen bazı peygamberler aslında, şaman kültürünün devamıydı. Delirme ve coşku içeren Şaman
performansı, unuttuğumuz veya bastırmaya çalıştığımız içsel bir aynalamanın
psişik görünümüdür ve insanın
etkilenmemesi imkânsızdır.
Şaman Müziği
Şaman
pratiğinde müzik, temel ritüeldir. Şaman müziği, köken
olarak Tuna Türkleri'ne dayanır; günümüzde
Sibirya şamanlığı, neo-Şamanizm olarak varlığını
sürdürmektedir. Ölçü, her müzik eserinde melodiyi belirlemez; ölçüden bağımsız
olarak melodi vardır. Çok sesli gırtlak ve vokal icralarına, doğaya öykünerek
insan sesini polifonik olarak kullanan Moğolistan şamanlarında halen görüyoruz.
İnsan sesinin oktavları arasındaki bu serbest dolaşım, kimi zaman yoğun hırlamalar ve böğürmeler biçiminde
seslendiriliyor. Şaman ritüelleri, bir şaman ve onun çevresinde toplanmış insanların;
geniz arazide dans, ağıt ve coşku ayinleri idi. Şaman saz veya benzeri bir araç
ile ses çıkartırken; Batı müziğindeki gibi dikey değil, oktav üzerinden yatay
olarak çok sesli müzik icra eder. Şamanlar, medeniyeti
ve onun dürtü kontrollerini kabul etmemişlerden oluşuyordu ve böylece onlar, medeniyet havzası
dışındaki alternatif yaşamın temsilcisi
oldu.
Konuşmacı: İskender Savaşır
Ekleme ve düzenleme: Ahmet Usta
Şaman Müziği
Şaman
pratiğinde müzik, temel ritüeldir. Şaman müziği, köken
olarak Tuna Türkleri'ne dayanır; günümüzde
Sibirya şamanlığı, neo-Şamanizm olarak varlığını
sürdürmektedir. Ölçü, her müzik eserinde melodiyi belirlemez; ölçüden bağımsız
olarak melodi vardır. Çok sesli gırtlak ve vokal icralarına, doğaya öykünerek
insan sesini polifonik olarak kullanan Moğolistan şamanlarında halen görüyoruz.
İnsan sesinin oktavları arasındaki bu serbest dolaşım, kimi zaman yoğun hırlamalar ve böğürmeler biçiminde
seslendiriliyor. Şaman ritüelleri, bir şaman ve onun çevresinde toplanmış insanların;
geniz arazide dans, ağıt ve coşku ayinleri idi. Şaman saz veya benzeri bir araç
ile ses çıkartırken; Batı müziğindeki gibi dikey değil, oktav üzerinden yatay
olarak çok sesli müzik icra eder. Şamanlar, medeniyeti
ve onun dürtü kontrollerini kabul etmemişlerden oluşuyordu ve böylece onlar, medeniyet havzası
dışındaki alternatif yaşamın temsilcisi
oldu.
Konuşmacı: İskender Savaşır
Ekleme ve düzenleme: Ahmet Usta