‘Mümkün ise, az oturmalı. Açık havada
yürürken doğmayan, kasların katılmadığı hiçbir düşünceye güvenmemeli.
Önyargıların hepsi bağırsaktan gelir. Kutsal Tin’e karşı işlenen esas günah,
yerinden kıpırdamamaktır.'(1)
Friedrich Nietzsche
Niçe’e göre yazmak için el kadar elzemdi ayaklar. Elle yazarız ama ayaklarla daha iyi yazarız, dedi. Yürümek, Bengi Dönüş’ün tekil deneyim ufkuydu Niçe’de, tekrar tekrar patikalarda adımladı. Temiz hava ve makul ‘mesafede bulunmaya’ serbestiyet adına ihtiyacı vardı.
Nice önemli eserlerinin taslaklarını
yürürken doğada düşündü ve ‘İyi ve Kötünün Ötesinde’ ve ‘Böyle Buyurdu
Zerdüşt’ ortaya çıktı. Keşiş gibi hissetmeye başladı ve münzevi oldu.
Emek-değer olarak en üretken dönemi, yürümenin zorluluğunda ortaya çıktı, şöyle
dedi: ‘Sadece kitaplar arasında düşünenlerden değiliz biz. Bizim Ethosumuz,
açık havada, ıssız dağlarda ve deniz kıyılarında yürüyerek, dans ederek
düşünmektir.’ (2)
Niçe için düşünmek, ağır ve dizgeli
sistemler değil; irrasyonel ve müphem olanlarla ilişkiye teşne olacak biçimde
esnek ve ritmik olmalıydı. Yani, beden üzerinden devinim ile bilince yansıtan
refleksiyonu içermeliydi. Şöyle dedi: ‘Bir kitabın, insanın veya müzik
kompozisyonun değerini anlamaya yönelik ilk sorum şudur: Yürüyebiliyor mu?’
(3)
Niçe verimli günlerinde yürüdü ama
yükseltiye doğru yürüdü. Yükselen dağ patikaları ve vadileri seçti, tırmandı.
Zerdüşt’ün ‘En çelişkili olanınız, en bilgenizdir.’ (4) beyanı gibi,
tinsel üstün-insan çağrısı için; önce dağlara çıkmak, tırmanmak, fiziksel
olarak yükselmek gerekirdi.
Alıntılar:
(1) Ecce Homo – F. Nietzsche, İş Bankası Kültür Yayınları
(2,3) Şen Bilim – F. Nietzsche, Say Yayınları
(4) Böyle Buyurdu Zerdüşt – F. Nietzsche, Say Yayınları
(1) Ecce Homo – F. Nietzsche, İş Bankası Kültür Yayınları
(2,3) Şen Bilim – F. Nietzsche, Say Yayınları
(4) Böyle Buyurdu Zerdüşt – F. Nietzsche, Say Yayınları