Zerdüşt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zerdüşt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Niçe’nin Yürüyüşü

 
 
 
‘Mümkün ise, az oturmalı. Açık havada yürürken doğmayan, kasların katılmadığı hiçbir düşünceye güvenmemeli. Önyargıların hepsi bağırsaktan gelir. Kutsal Tin’e karşı işlenen esas günah, yerinden kıpırdamamaktır.'(1)
Friedrich Nietzsche
 
 
Yer, hal ve duygudan kopmak ekseriyetle zordur. Kopmak, koparılmaktan daha zordur. Yürümek için yürümek, lakırdıya dönüşmüş insan-çevre iletişimden nispeten kopmak, tecrit olmanın negatif özgürlüğüne yönelmektir.
 
Niçe (Nietzsche), Tin’e olan bağını koparmamak uğruna; dünyadan, ailesinden, akademik hayattan ve kadından zamana yayılmış menzil içinde ontik olarak koptu. Amor Fati (kaderini sev) dedi ve yaşamı onurlandırmak adına, yaşamın veçhelerinin birçoğunu askıya alarak yaşamayı eyledi.
 
Niçe için yürümek, ‘kendinde olma’ halini oluşturmak ve korumak, sonrasında ‘yaşama evet de’menin izleği oldu. Sonsuz modernitenin filozofuydu ve yürüyüş insanıydı. Felsefenin soliptik ve akademik kuruluğuna şerh koyan Niçe, felsefe çalışmalarını İdea tözünden sokağa, oradan doğa yürüyüşlerine taşıdı. Onun için yürüyüş içermeyen felsefe eylemi, Tin’den eksikti.
 
Niçe unutulması gereken gündelikleri, unutmak niyetiyle yürüdü. Göl kıyıları, Kara Orman ve Sils-Maria köyü ile doğada ve yürüyüşte kan bağından daha fazlasını buldu, hissetti. Gezgindi, yürürken çalışan filozof idi. Yürüdükçe zihni, akıl kadar akıldışı da içeren insanlığa açıldı. Bazen ağladı, bazen güldü yürürken, bir mektubunda şöyle dedi: ‘Uzun yürüyüşlerim sırasında çok ağladım ve bugünün insanları karşısında yeni bir bakış kazandım.
 
Avrupa’nın değişik coğrafyalarında yürüdü Niçe. Aşığı ama mağduru olmadığı antik Grek kültürünün izleğinde, önce gövde sonra ruh hali dedi. Tüm sağlık sorunlarına rağmen -kronik migren, bayılma atakları, görme bozukluğu- yürümek, onun için Diyonizyak-Apollonik felsefesinin ufkunda ‘tekhne’ idi, olmaz ise olmazdı.

Niçe’e göre yazmak için el kadar elzemdi ayaklar. Elle yazarız ama ayaklarla daha iyi yazarız, dedi. Yürümek, Bengi Dönüş’ün tekil deneyim ufkuydu Niçe’de, tekrar tekrar patikalarda adımladı. Temiz hava ve makul ‘mesafede bulunmaya’ serbestiyet adına ihtiyacı vardı.        
 
Nice önemli eserlerinin taslaklarını yürürken doğada düşündü ve ‘İyi ve Kötünün Ötesinde’ ve ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ ortaya çıktı. Keşiş gibi hissetmeye başladı ve münzevi oldu. Emek-değer olarak en üretken dönemi, yürümenin zorluluğunda ortaya çıktı, şöyle dedi: ‘Sadece kitaplar arasında düşünenlerden değiliz biz. Bizim Ethosumuz, açık havada, ıssız dağlarda ve deniz kıyılarında yürüyerek, dans ederek düşünmektir.’ (2)
 
Niçe için düşünmek, ağır ve dizgeli sistemler değil; irrasyonel ve müphem olanlarla ilişkiye teşne olacak biçimde esnek ve ritmik olmalıydı. Yani, beden üzerinden devinim ile bilince yansıtan refleksiyonu içermeliydi. Şöyle dedi: ‘Bir kitabın, insanın veya müzik kompozisyonun değerini anlamaya yönelik ilk sorum şudur: Yürüyebiliyor mu?’ (3)
 
Niçe verimli günlerinde yürüdü ama yükseltiye doğru yürüdü. Yükselen dağ patikaları ve vadileri seçti, tırmandı. Zerdüşt’ün ‘En çelişkili olanınız, en bilgenizdir.’ (4) beyanı gibi, tinsel üstün-insan çağrısı için; önce dağlara çıkmak, tırmanmak, fiziksel olarak yükselmek gerekirdi.
 
Alıntılar:
(1) Ecce Homo – F. Nietzsche, İş Bankası Kültür Yayınları
(2,3) Şen Bilim – F. Nietzsche, Say Yayınları
(4) Böyle Buyurdu Zerdüşt – F. Nietzsche, Say Yayınları