Klasik dönem Yunanlı
heykeltıraş, mükemmel olanı kalıcı forma dönüştürmek için mermeri yontar. Eylemin
bir anına, hatta herhangi bir anına yönelir; koşarken, koşmaya başlarken,
yayını çekerken, dinlenirken; düşerken ve savaşta yaralanıp ölürken. Birçoğunun
esası değil, benzeri kalır günümüze. Yunan istenci erkek bedenini, kalıcı kılar yontuda çoğunlukla. (Yunan Heykel Sanatı
hakkında bir başka yazı için tıklayınız)
Kontrapost
İlk kez
Yunanlılar tarafından mermer yüzeyinde aranır. Vücut ağırlığının bir bacağa bindirildiği,
diğer bacağın dizden hafifçe kırılarak serbest bırakıldığı duruş
şeklidir Kontrapost. Duruş ile kalça, omuz ve baş hafifçe eğilir, yontuya hareket
katılır. Kontrapostta amaç, devinim içinde sükûneti göstermektir. Karşıtlık
içinde denge aranır; yakalanan bir “an”ın
dinginliği ile somuta gelmesi arzulanır Tin’in.
The Discobolus |
Taklit ve İmgelem
M.S. 1. yüzyılda
yaşamış Apollonios, yontu sanatı
üzerinden taklit ve imgelem arasındaki ayrışmayı şöyle açıklar: “Zeki ve mahir
sanatçı, taklit etmekten (mimesis)
fazlasını yapar. Taklit etme, yalnızca görüneni betimlemekten ibaret iken;
imgelem (fantazia), görünenin
ötesine işaret eden ideal tasavvuru yansıtır.
İmgelemlerinin izinde ve el becerisi (tekhne)
ile mermeri kazır Praksiteles veya Polykleitos.”
Myron
ve Discobolus
M.Ö. 470’li
yıllara ait Myron’un “Disk Atan Atlet” (The Discobolus) heykeli, klasik
dönemin en önemli yontusudur; orijinali olmasa da Roma dönemi tıpkısı günümüze
kalır. Myron arkaik dönem heykeldeki statik duruşu; devinime geçirir ve “mükemmel
daire” şemasının izinde, eylemin özgün bir anında yakalanacak denge ile
güzelliği yansıtmak ister yontuya. Aslına en sadık Roma replikasında baş bölümü eksiktir; gövdenin duruşuna
uygun bir ekleme yapılır ama konu tartışma yaratır; acaba Myron, atletin kafa
bölümünü nasıl yontmuştur? Birçok kişiye göre baş öne değil; arkaya yani
fırlattığı diske bakmaktadır. İki mükemmel daireyi iç içe vurgulayan beti için,
esas yontuda başın arkaya dönük olması yüksek ihtimaldir.
|
Diski
tutan kol arkaya doğru uzanırken, diğer kol önde boşta sallanır; gövde
seyirciye dönükken, bacaklar profilden görülür; bacaklardan biri ağırlığı
taşırken, diğerine ağırlık binmez; sağ ayağın parmakları yukarı doğru
kıvrılırken, diğerinde alta doğrudur. Discobolus, bugün anatomi bilgisi ışığında
incelendiğinde, atletin hareket ve kas dağılımının gerçekçi olmadığı da
görülür; amaç zaten gerçekliği aşmak
isteyen ideal’in yontusunu yakalamaktır.
Atlet disk atarken uyum, asimetri üzerinden
yansıtır yontuya. Attika’lı Myron, tekrarı olmayacak zaman parçasının, lâhzanın kalıcı izini sürer.
The Discobolus |
Kanon
İnsan
bedeni ve örgenleri arasında, tıpkı doğadaki gibi sayısal düzen olduğu
düşünüldü, kural (kanon) geliştirildi; araştırma yapıldı antik dünyada. Sanatçı,
insanın temsili için kanonlar üretti doğru yâda yanlış. Kanon vasıtasıyla ayak ve el uzunluğu, baş
yüksekliği, bel genişliği için oranlar geliştirildi; proporsiyon (beden formu) arandı.
Polykleitos
ve Doryphoros
Çoğunlukla atlet heykelleri yapar Argos’lu Polykleitos
(M.Ö. 460-420). “Mızrak Taşıyan” (Doryphoros) adı eser en ünlü
yontusudur; eserine “Kanon” adını
verir. İdeal güzellik arayışını oran ve simetri üzerinden kurmaya çalışanlardan
biridir Polykleitos, Kanon yontusunda yaptıklarını, kurallarını yine Kanon adını verdiği bir kitapta toplar ama
metin günümüze ulaşmaz.
The Doryphoros |
Pythagoras,
dünyayı ve varlıklar âlemini sonlu ile sonsuzun ahengi olarak görür ve
sayıları, evrensel ilke kabul eder. Sanat, soyutlama üretirken bile sayı ve
oranların bileşimdir bu düşünceye göre. Güzellik, ancak sayı ve orantı ile oluşur görünen
şeyde. Pythagorasçı felsefenin matematik
ülküsünü, yontuda arar Polykleitos. Ona göre: “Bu âlemde sadece şekil kazanmış olan tanınabilir, her varlığın sayısal
bir özü vardır.” Doryphoros’ta
ilk göze çarpan; uzuvların karşıt dengesidir. Sağ bacak gergin yere basarken,
sol bacak gevşek ve geri çekilir; kollar ve bel özgün bir dengeyi yansıtır. Bu
duruş (kontrapost) sonraki dönemlerde yontu sanatçılarına okul olur; Rönesanslı
Donatello ve Michelangelo’nun "Davud" yontularında belirgindir, onlar
da Polykleitos'un izini sürerler.
Praxiteles: Knidos Afrodit’i ve Olimpia Hermes’i
Praxiteles (M.Ö.
400-330), klasik dönem denildiğinde ilk akla gelenlerdendir; hiçbir
eseri günümüze ulaşamaz, replikaları kalır. Atinalı heykeltıraşın en ünlü
eseri; Knidos Afrodit’i heykelidir. Knidos haklı için yapılan ve tapı değeri
ile antik şehrin gözbebeği olan eserin günümüze benzerleri kalır; Knidos
Afrodit’i antik dünyadaki ilk çıplak kadın figürüdür. Yontuda Afrodit, bir
eli giysisini tutarken; diğer eli vulva bölgesini kaparken yâda işaret
ederken görünür. Knidos Afrodit’i hala, yapılmış en güzel heykeldir birçok kişiye
göre.
The Aphrodite of Cnidus |
Praxiteles’e atfedilen diğer bir ünlü eser, “Olimpia Hermesi” olarak da
bilinen “Çocuk Dionysos’u Taşıyan Hermes” yontusudur. “Praxiteles’in heykellerindeki
insan gövdesi, doğadan ve ölümlülükten kurtulmuş, rüyayı ve ölümsüzlüğü
simgeleyen mükemmel formun görselleştirilmesidir.” Nietzsche’ye göre.
The Olympia Hermes |
Lysippos: Apoxyomenos ve Yorgun
Klasikten Helenistik döneme
geçişin önemli heykeltıraşı Sikyon'lu Lysippos (M.Ö. 395-310), Apoxyomenos
heykeli ile tanınır; kral İskender’in saray
heykeltıraşı olarak çalışır. Yüzlerce heykel yaptığı söylenir kimi
kaynaklarda, fakat hiçbiri günümüze ulaşmaz; yontularından Roma dönemi
benzerleri kalır.
The Apoxyomenos |
Lysippos, kendine has orantı
dizgesi, kanon geliştirir; baş bölümünü
daha küçük, gövdeyi daha ince yontar; böylelikle figürü daha uzun boylu
gösterir. Baş ve örgenlerin hareket yönünü farklı vererek; anın içinde hareketi
zıt yönlere taşır. Yontuyu gündelik ve patetik
unsurlarla harmanlar Lysippos, vücut oranlarını 1/6 dan 1/8 ye çıkarır; objeyi daha göz alıcı, zarif kılmaya
çalışır. Ona atfedilen Kral İskender portre
yontusu; buğulu bakışları, arkaya doğru taralı saçları ile yansıtır Helenistik
dönemi.
Busts of Alexander |
Eros ve Hermes üzerine bir dizi yontu da Lysippos’a
atfedilir. Bunların içinde “Sandaletini
bağlayan Hermes” yontusu; teknik yönüyle onun işçiliğini çağrıştırır. Yontunun atipik
yanı; Hermes’in bakışının mekân dışını işaret etmesidir. Hermes belirsiz
bir yere bakmakta, bir ses ve çağrı üzerine başını oraya çevirmektedir sanki.
Hermes Fastening his Sandal |
"İnsanları oldukları gibi değil,
bana göründükleri gibi yontuya vermek istiyorum" der Lysippos ve devasa
heykeller yapar; Yorgun Herkül (Farnese Hercules) yontusu gibi. Özgün eserin Roma replikası bugün Napoli’dedir ve boyu 3.15 metre dir. Yorgun Herkül, Klasik dönem mimetik sanatın dışındadır.
The Farnese Hercules |
The Farnese Hercules |
Lysippos atlet yontularında yine de mimetik unsuru
elden bırakmaz; hatta canlı erkek modellerle
çalışır. Apoxyomenos, idman
yaptıktan sonra vücudunu temizleyen bir atletin yontusudur. Atlet, sükûnet
içinde elindeki striglis ile kendini
temizlemektedir; kol ve ayak daha uzun, gövde ise incedir. Atletin öne doğru uzanan
eli ile yontunun tüm cephelerine getirilen devinim, izleyiciye tüm açılardan
izlenim olanağı verir.
The Apoxyomenos |