Yürüyüş Felsefesi

 
‘Yürüyüş ile bazı şeylerden, uzaklaşabiliyorum.’
Soren Kierkegaard
 
Yürüyüş, sadece yürümek için yürümektir, olmalıdır. Spor rekabet ve kendini gösterme performansıdır. Spor iş, zorunluluk ve cinsel isteğe yönelik olabilir. Yürüyüş ise kendi ile müsabaka eder, solo performanstır. Yürümek ekseriyetle kendine dönük, insan-sermaye ilişkisinin sınırında ve bazen dışında, serbest zaman eylem halidir. Yürümek, vücudunuz ile yapı-bozuma uğramış otantik iletişimi yeniden kurmak dışında bir şey vaat etmez. Yürüyüş, şehir içinde ve kırsal da fark etmez, kendine alan açmak adına hayatı ‘askıya almak’tır. Aylak olunur yürüyerek. Aylaklık güncelden, maziden ve ihtiyaçlar silsilesinden, yürüyerek mesafeli kalmaktır.
 
Yürüyüş, konfor sunmaz; irade ile yapılması dışında bir amacı yoktur. Yürüyüş, kendi başına amaçtır. Her türlü hava ve doğa koşullarında yürümeye devam etmedir. Hayatın verdiği zaman-mekan olgusunu, içinde devinirken 'asgari paranteze almak' ve kısmi huzur halidir yolda olmak. Modern çaresizliklere karşıt cepheden bir nebze devadır yürüyüş. Yürüyüş, bir süre vazgeçmenin, geçmiş ve geleceğe şimdi kipi içinde ‘gamsız olmayan kayıtsızlığın’ efsunudur.
 
Metropolde bazen ‘hava almak’ için yürürsün; bunalmışsındır ve nabız olağan koşullara erişir. Kırsalda yürürken çocuk gibi koşup, gülüp ve ışık kırılmalarında oyunlar oynayabilirsin. Doğada ve koşulları içinde olmak, kendin olmaktır. Kendinizi aldatacak maddi araç, inanç ve hisler geride kalmıştır. Koşulsuz açıklıkta, kendini çıplak bulursun. Tedirgin edici, unutulmuş şimdi, kısal sahada neşet eder. Doğa ve manzarası içinde yavaşlayan kişinin bedeni, ölçümsüz zamanın duyumuna erişir.
 
Arif birçok kişinin dediği gibi, dört kişiden fazla tayfa artık kitle değil, karmaşadır. Dört sayısına nasıl varılmıştır? Bu bir tahayyül ortaklığıdır. Dörtten fazla olduğunda, grup içinde ortak payda kalmamış gibidir. Yürümenin hakkını vermek için, yalnız olmak gerekir. İki kişilik yürüyüş, sözlere takılacağı için, ‘sözde yürüyüş’ kalır. Yalnız yürüdüğünde hızlı ya da yavaş adım, mola, hedef nokta ile ritim senindir.

Kant doğduğu Königsberg’den hiç çıkmadı, çıkmak istemedi. Disiplinli insandı, her gün düzenli yürüdü. Her gün aynı güzergâhta, parkta bir saat yürüdü. Zamanlı adımlarında, filozof olarak tuğla misali üç kritiğinin eskizlerini çalıştı. Kant her gün belirli zaman ve mekanda yürüyerek modern felsefenin miladı oldu.

Yürüyüşü beden-ruh dinamiğinde etkin ve çapıcı kılan şey sessizliktir. Sessizlikteki yürüyüşte içindeki lakırdılar, dışarıdaki gevezelikler susar. Kelimeler ve ağız durunca, beden ve ayakları iletişime geçer. Ormanın içinde, karlı yolda, yağmurun sesi dışında ses olmayan yürüyüş v.s. Sessiz yürüyüşün zirvesi dağ yamaçlarıdır ama asıl zirve çöldür. Çöl sessizliği, çok az kişinin bildiği ama karşılaştığında rüya-sekans duyumu yaşayacağı deneyimdir. Çölde, sizden başka yoktur; biraz rüzgar uğultusu belki, öteki hiçbir şeyin olmadığı sessizlikte yürüyüş.

‘Hatırlamak zorunluluğu dışında ne yapacak ne de inanacak bir şey kalmadığında, yürümek mevcut olmanın yalınlığına dönebilmektir.’ der Rousseau. Yalnız gezer olarak orman yürüyüşlerinde ‘doğal insan hali’ni arar, ilkel insanı kendinde bulmak için yol alır. Hiçbir şey beklemez artık Rousseau, kendini sadece zamana bırakır. Ve şöyle der: ‘Yanıltıcı ve boş bir dış görünüşten, irfansız akıldan ve mutluluk barındırmayan hazlardan başkası yok elimizde.’
 
Şiir olmak için seyahat eden, şehirden şehre, Aden’den Harar’a çöller ile dağlar arasında ömrü yürümekle geçen Rimbaud coşkulu öfkesi ile ‘sadece bir yayayım’ demişti. Nerede olursa olsun ‘burada’ olmanın yaşattığı yaşarken ölmenin öfkesi ile yürüdü kısa ömründe. ‘Ormandayken insan, geçmişini geride bırakır ve artık hep çocuk kalacaktır.’ der Emerson. Yürüyüş sadece yürüyüş olduğunda, çocukluğa ve/veya mutlak geleceğe ve ufuk çizgisine dönüş, ayna olabilir. Müzmin hastalıklar içindeyken bile halis hisseler verir yürüyüş ve Thoreaue'un dediği gibi ‘Bir ilkbahar sabahı yürüyüşü ile affedilir özel ve genel insanlığın günahları.’


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder