‘Ya Tükendiysek ve Haberimiz Yoksa’


Şamil Saribaş & Ahmet Usta

 
Popüler bir TV dizisinde, Osmanlı Sarayı’ndaki entrikalar tarihini takip ederken; ki ne Hürremler, ne Süleymanlar yaşanıyor ve yaşatılmak isteniyorken çoğunlukla bünyemizde, gündeme geldi tükenmişlik sendromu. Tükenmişlik, yaklaşık 50 yıl önce ilk kez ortaya atıldığında “duygusal bitkinlik, motivasyon kaybı ve adanmışlıkta azalmayı” tarif etmek için kullanılmıştı. Şimdilerde üç boyutta tanımlanıyor: kişinin yaşadığı; fiziksel, zihinsel ve ruhsal yorgunluk sonucu gelen “duygusal tükenme”, iş-meslek anlamında yetersiz hissetme ile gelen “kişisel başarı duygusunun azalması” ve kişinin yaşadığı kendine ‘’yabancılaşmanın aleni hale gelmesi’’ ve alaycılık ile gelişen “duyarsızlaşma” boyutları.
 
Hayal kırıklığının bir durak sonrası ve depresyonun hemen öncesi bir yer diyebiliriz tükenme için. ‘Köprüden önceki son çıkış’ metaforu ile düşünürsek; tükenmişlik, girilmek istenmeyen ama son çıkışı da kaçırılan, mecbur üzerinden geçilecek köprüdür. Kırgınlık ile üzüntü arası bir ara form, bir nevi ‘öğrenilmiş çaresizlik’ hali. Halk arasında ''senin için geçmiş” denen durum, bezginlik...
 
Neden Olur?
Bizi iyi hissettirebilecek şeyleri; kariyer, iş, kredi vesaire nedenlerle erteliyoruz. Erteledikçe, tükenmişliğe doğru bilmeden sürükleniyoruz. Temel neden kronik stres! Stres kâfi koşullarda sağlıklı bir uyaran, katalizör iken; çözümsüzlük durumunda, çalmaya devam eden sabah alarmı misali süre uzadıkça ruh-beden sistemimizi bozuyor. İnsana ve bizim kültürümüze özgü bittiğini anlamama, kabul etmeme halleri durumu daha vahim hale getirebiliyor. Tüpü sallamak, TV’ye PC’ye yazıcıya vurmak, pili ıslatmak, biten şampuan kabına su koymak gibi durumlar “yokluğu/sorunu kabul etmeme” durumunu daha da zorlaştıran öğrenmelerimiz. Markette ‘tonik var mı?’ sorusuna, ‘yok’ cevabı alınca ‘’hiç mi yok?” demek de, bunun karikatürize bir hali.
 
Nasıl Ortaya Çıkıyor?
Her şey çok güzel olacak duygusuyla; işe yüksek beklenti, umut ve enerji ile başlanır. Bazı olumsuzluk ve zorluklar kişiyi rahatsız etmeye başlar. İnsanları, sistemi ve şartları değiştirmenin zorluğu ile karşılaşılır. Son evrede ise artık mecburiyet ve çaresizlik vardır sadece. Sosyal Darvinizm’in ilk kuralı: uyum sağlamayan canlı, habitat evriminde durayazar durağına gelinmiştir. Son çıkış kaçırılmış, kişi tükenmişliğe yakalanmıştır.

Ya Tükendiysek ve Haberimiz Yoksa

Görünmeyen Belirtileri Var Mıdır?
Hem evet, hem hayır. Tükenmişlik olgusunu fenomen olarak tanımlarsak, kendisi ile doğrudan ilişki kurulamayan belirtiler gösterir, kendini saklayabilir. Örneğin mide, sırt ağrısı fazladan taşıdığımız stres ve yüklerin sinyali olabilir. Ruhumuz, beden aracılığıyla “taşıyamayacağın kadar yüklendin” uyarısı veriyor gibidir. 4 kişilik asansöre, 6 kişi biniyoruz diyelim. 2 kişiyi indirmek yerine, asansör ikaz sinyali susturmanın yolunu bulmaya çalışıyoruz tükenmişlikte.

İşaretler: dinlenemiyorsak, esnekliğimizi yitiriyorsak, yorgunsak, hastaysak, hayır demeyi beceremiyorsak, hele ki mizah dili ve duygusu çıkmışsa hayatımızdan durup düşünmeliyiz. Kendimize şu soruları sorabiliriz: Bu yaşadığım kimin hayatı? Mutlu muyum? Yorgun hissediyor muyum? İşimi seviyor muyum; değiştirmeyi düşünüyor muyum? Yeni, farklı, eğlenceli bir şeyler yapmak için heyecanlanıyor muyum?
 
Kimlerde Daha Sık Görülür?
Hangi hal, iş ve pozisyon olursa olsun herkes tükenmişlik sendromu için bir adaydır. Hizmet sektörü ve insan ilişkileri yoğun meslek grupları daha fazla risk altındadır. Deneyim ve sosyal destek eksikliği nedeniyle, gençlerde ve bekârlarda daha sık görülür. Çalışan kadınlarda da, ikinci iş evde devam ettiği için olağandır.
 
Tükenmişliğin Depresyondan Farkı Nedir, Nasıl Ayırabiliriz?
Ayırmamız elzem değil ama farkı bilmemiz önemli. Kişinin kendinde farklılık, anormali, gariplik olduğunu görmesi ve bunun için yardım arayışına girmesi önemli. Gözlenen durumlara baktığımızda, neredeyse fark yok gibi diyebiliriz depresyon ile tükenmişlik arasında. Ancak şöyle farklılıklar var tabi: depresyonda kişiyi işten uzaklaştırmak ya da anlık bazı değişimler farklılık/iyileşme yaratmazken; tükenmişlikte bu tür anlık müdahaleler hemen sonuç verebilir.
 
Kırık-çıkık meselesindeki espriyi hatırlayalım. ‘’Kırık (depresyon) değil, çıkıktır (tükenmişlik) o. Kırık olsa yerinde duramazsın’’ gibi. Depresyon kişinin her şeyine rengini veren, gölgesini düşüren kara güneştir. Olumsuz hisler depresyonda kişinin hayatının tüm alanlarına yayılırken; tükenmişlikte olumsuzluklar genellikle iş alanında kalır. Depresyonda özgüven kaybı, suçluluk duygusu, kendinden nefret etme gibi durumlar söz konusu olabilir. Oysa tükenmişlik hissinde kişinin kendine bakışı ve algılayışında değişiklik pek olmaz. Tükenmişlik ile depresyonun en belirgin farkı, ‘’söyleyememek’’ diyebiliriz. Depresyonda psikiyatrik takip gerekliyken, tükenmişlikte sadece psikoterapi desteğiyle değişim mümkün olabilir. Tükenmişlik yaşayan biri yaşadığı tüm zorluklara rağmen bu hayatı bırakmakta gönülsüzdür, tam da bu nedenle kişiyi tüketir.
 
Tükendiysek ve Tükenmemek İçin Ne Yapabiliriz?
-‘’Hayatta her şey insan için’’ şiarı ile herkesin başına gelebileceğini ve yalnız olmadığımızı bilin.
- Her ilişkinin ve hayatın bitmeye yazgılı olduğunu kabul edin. ‘Her şey fani’ ifadesi ile ontolojik gerçekliğimizi kabullenip yola devam edin.
- ‘’Yeterince iyi’’ kavramı hayatımızda kilit rol oynayabilir. Psikanalist D. Winnicott’un tanımına göre evde, ilişkide, işyerinde yani her hali ve karşılaştıklarımızı “yeterince” bağlamında tanımlayın. Mükemmeliyetçilikten vazgeçin; yeterince iyi, kafi ve makul olanı içselleştirin.
-‘’Kendini tanımak’’ her zamanki gibi, burada da kritik önem taşır. Kendini tanıyan kişinin yaşamının kontrolünü eline alması ve dolayısıyla tükenmişliğe neden olan konuları daha net belirlemesi pekâlâ mümkün. Oruç Aruoba’nın ‘Yakın’ kitabındaki ‘Ateş Yakana Kılavuz’ bölümü size bu konuda feyz verebilir. Yanmak ve tükenmek kavramlarını düşünürsek, yaşam rehberi olarak da okunabilir bu eser.
- Bizi tüketen ‘’katılık’’ içinde kalmaktır. İş yerinizde karşılaştığınız yeni durumlara açık olun, kendinize ‘’esneme payı’’ bırakın. İş ve sistem izin veriyorsa, işinize kendinizden bir şeyler katın, inisiyatif alın.
- Herkes işe başka bir motivasyon ve arzu ile gelir. Hayatındaki sıkıntıyı size yüklemek, yansıtmak isteyen çalışma arkadaşlarınız olabilir. Ya da bu kişi siz olabilirsiniz. Bu tarz tuzaklanmalar ve manipülasyonlardan kendinizi koruyun.
- Herkesin her şeyi kabul etmesini beklemek, kişiye ve çevresine yüktür. Gündelik hayatın olağan temposunun sizden beklentilerini iyi analiz edin. İş yükünüzü gerçekçi boyutlarda tutun. Mola ve tatil süreçlerinizi yeniden tanımlayın, planlayın. Kendiniz ile ilgili kararları görev olarak değil, tutku ile yapmaya çalışın.
- Sevdiklerinizi, yakınlarınızı ‘’sevmeyi yeniden deneyin’’. Sevgi depolanır ve gelecek zaman içinde yakıt olarak siz geri döner, besler sizi.
- Cinsellik, mutluluğun önemli bileşeni. Cinsellik iyiyse, her şey biraz daha kolay olur. Cinsellikte aynılaşmayı, rutinleşmeyi kabul etmeyin; yenilik arayın ve bulun.
- Son olarak, yardım isteyin ve yardım edin. Dayanışma yaşatır...
 
 
Kasım 2022
https://dalginsular.blogspot.com/2022/12/tevafuk.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder