Varlık alanında beliren her şey, zaman-mekân koşulları görüngüdür. (Kant felsefesinde zaman-mekan hakkında bilgi için tıklayınız)
Analitik ve Sentetik Yargı
“Bütün
yargılarda, bir kavramın bir yükleme bağlantısı söz konusudur. Bağlantı iki
biçimde olabilir. Ya B yüklemi, A kavramına aittir; yani A kavramında içerilmiş
herhangi bir şey dir. Yâda B yüklemi, A kavramının bütünüyle dışında olmakla
beraber, gene de onunla bağlantılıdır. Birinci durumdaki yargıya analitik,
diğerine ise sentetik diyorum.” (SAE)
Analitik
(çözümleyici) yargı, deneye başvurmadan a priori ve tümel olandır. Sentetik
(sentez) yargı, görüngü ve deney ile
bilgimizi çoğaltandır. Kavram (konu) ile yüklem arasındaki bağlantısına
göre bir yargı, analitik veya sentetiktir.
Kavramlardan biri
ötekini tam içerdiğinde, bu iki kavram arasındaki ilişki analitiktir. Analitik
olumlu yargının en basit örneği, “A, A
dır” dediğimde gerçekleşen özdeşliktir; kavram, yüklemi tam olarak içermektedir. Analitik
yargılar, a priori dir; çünkü deneyden ve yanılsamadan bağımsız, ne ise o
olmaları ile belirlenmiştir.
Analitik
yargı, kavramın dışına çıkmadığı için yeni bilgi vermez, mevcut bilgiyi
çözümler. Sentetik yargı, kavramın
dışına çıkarak yargıdaki niteliği,
bir başka konuya-kavrama taşır ve yeni bilgi oluşturur. Sentetik yargı,
deney ile ortaya çıkar ve aynı türden olmayan iki kavram arasında bağlantı
kurar. Bu bağda, kavramlardan biri ötekini, tam olarak içermez. Örneğin “Gül kırmızıdır” sentetik bir yargıdır;
kırmızı ile gül arasındaki bağı içerir ama kırmızı olmayan gül, gül olmayan
kırmızı şeyler dışarıda kalmıştır. Sentetik
yargı “A, B dir” ifadesidir ve deneye bağlı (a posteriori) bilgidir.
Analitik yargı açıklayıcıdır
ama bilgiyi genişletmez, çünkü yüklem kavrama yeni bir şey katmaz. Örneğin, “bütün cisimler yer kaplar” dediğimde “yer
kaplama” yüklemi, “cisim” kavramının tümelliğindedir, içindedir. Bu yargıdan yeni
bir şey öğrenemeyiz çünkü yer kaplama kavramı, zaten cisim tanımı içinde yer
almaktadır. Analitik yüklem, konu hakkında yeni bilgi vermez, yalnızca açıklar
ve zorunluluğun bilgisidir.
Sentetik
yargı, kavram ve pratik olarak bilgimizi genişletir. Örneğin “tüm cisimler ağırdır”, ağırlık
yükleminin niteliği üzerinden “tüm cisimler” kavramına eklenmiş sentetik
yargıdır. Kavram olarak ağırdır, tüm
cisimleri kapsamaz ve tüm cisimler, kavram olarak ağırlık niteliği altında
toplanmaz. Öyleyse, ağırlık yükleminin
cisim kavramı ile birleşmesinin olanağını veren zemin deneyimdir.
Sentetik
yargı, deneyim ile kavramının dışına çıktığı için yüklem, yeni bilgi verir. Sentetik
yargı, deney koşullarında ölçebilir. Ancak
deney koşullarında şimdi-burada ölçülen ve tespit edilen bilgi, her zaman ve
koşulda gerçekleşmez, bu yüzden evrensel ve mutlak bilgi değildir. Kant
sentetik bilginin izafîliğini aşmak için a priori sentetik yargıyı
geliştirmiştir.
A priori Sentetik Yargı
Kant’ın geliştirdiği a
priori sentetik hem deneyim ile bilgimizi genişleten içeriğe, hem de zorunlu ve
tümel olan bilgiye sahiptir. A kavramı tam olarak
dışında olduğu B kavramına bağlanarak, zorunluluk ilkesi ile A kavramı hakkında
bilgi üretir. Örneğin “Her olan şeyin
bir nedeni vardır” önermesi; “olan şey” kavramı ile “neden” kavramı (A ve B
kavramı olarak) birbirlerinden bütünüyle ayrıdırlar.
Neden kavramı, olan şey
kavramının dışındadır veya olay şeyin görünümü içinde değildir; belirmesinin
koşuludur ama deneyin kapsamında değildir. Peki, Neden kavramı, olan şey kavramı içinde bulunmadığı veya görünmediği
halde ilintisini, hem de zorunlu ilişkisini nasıl çıkarsıyorum? Sezgi
ve anlama yetisi meydana getirir bu yargıyı Kant’a göre. “Her olan şeyin bir nedeni vardır” deney
yargısı değildir, a prioridir ama aynı zamanda deney gerçekliğinde zorunluluğu gözlenebilir.
A priori sentetik,
deneyden gelmeyen (a priori) ama deney-nesne bilgisiymiş gibi bilgimizi
genişleten (sentetik) yargıdır. Örneğin “Doğru çizgi, iki nokta arasındaki en kısa
yoldur” yargısı ile “doğru çizgi” kavramının
niteliği üzerinden “en kısa yol” bilgisine ulaşırız. Bu yargı hem deney
dışıdır, hem de deneyle yanlışlanamaz tümellik taşır, yani mantıksaldır. Bu
nedenle doğru çizgi, hem sentetik hem de a priori dir.
Matematik ve fizik bu
tür yargılardan oluşur Kant’a göre. Sentetik a priori yargı deneyden elde
edilmez, çünkü öncülü akıldan gelir ama her türlü deneye de uygulanabilir. Metafizik, eğer güvenilir bilgi olmak
iddiasını gerçekleştirmek istiyorsa, a priori sentetik yargılardan oluşmalıdır.
Sezgi - Kavram
Sezgi, a priori ve a posteriori bağlam içerir. Duyum, sezginin a
posteriori yanıdır; sezginin formunu belirleyen a priori yanı ise, zaman ve
mekânın verdiği zemindir. Zaman, iç
duyum üzerinden sezgiyi şekillendirirken; mekân, dış duyum üzerinden sezginin
koşullarını biçimlendirir. “Nesnenin bilgisini olanaklı kılan iki koşul vardır. Birincisi, nesnenin
ancak bir görüngü olarak belirmesini, verilmesini sağlayan Sezgi; ikincisi, bu
sezgiye karşılık nesnenin düşünülmesini sağlayan Kavram.” (SAE)
Nesnelerin belirmesini
sağlayan ilk koşul sezgi, nesnelerin gerçekliğini, biçimini mümkün kılan
zamanda neşet eder. İkinci koşul kavram, sezginin elde ettiği görüngüyü, deneyime
dönüştüren salt aklın bağlantısıdır. Herhangi
bir deneyim nesnesi, ancak kavramlar aracılığıyla düşünülebilir. Deneyim
ile kavramlar arasında zorunlu bağ olmadıkça görüngü, nesne ve bilgisine
dönüşemez.
Görünüşlerin, bilgiye
dönüşmesi için salt aklın iki kuvveti sezgi (duyarlılık, seziş) ve anlama
yetisinin (kategoriler) uyumlu çalışması gerekir. Kant, sezgi ile anlama
yetisinin sınırını belirler. Duyu ile veri, izlenim alınır zaman-mekan
formlarının zorunluluğunda algıya taşınır ve sezgiye dönüşür. Sezgiye dönüşen
veri, artık görüngüdür; anlama yetisi bu görüngüyü sentezler ve yargıya varır.
Tam-Algı
Ampirik (deneye
dayalı) algı; rastlantıya, duyu yanılgısına açıktır. Kant ise, transandantal (deneyüstü) tam-algıyı öne çıkarır. Transandantal
tam-algı, kategorilerin tümel ve zorunlu birliğine dayanır. “Transandantal tam-algı, tüm insan bilgisi
alanının en üst ilkesidir. Tüm birleşme kavramlarını, önceleyen ve
kavramsal olmayan birliktir.” (SAE).
Tam-algı, sezgiden farklıdır. Sezgi,
düşünme ediminden önce meydana gelen veri olmuş, belirmiş tasarımdır. Anlama
yetisi, kategoriler aracılığıyla tam-algının a priori birliğini sağlar. “Tasarımların çokluğu olarak sezgi,
bulunduğu öznede “Ben düşünüyorum” ile zorunlu bir ilişkiden yoksun ise, sezgi
anlamsızdır.” (SAE) “Ben düşünüyorum” tam-algının kendiliğinden ve özgür etkinliğidir.
Tam-algının, “ben düşünüyorum” etkinliği ile sezgi, bilgi nesnesine dönüşür. Ben düşünüyorum eylemi, insan canlısının doğa
içindeki ayrıcalığıdır.
Anlama Yetisi ve Kategoriler
Bilginin
iki kaynağı, akıl ve anlama yetisidir. Kategoriler,
görüngü (fenomen) üzerine düşünmenin temelini oluşturan a apriori
zorunluluklardır. Kategoriler, sezgide belirmiş görüngüyü; nesneye, bilgiye
dönüştürmek için aklın kullandığı düşünme biçimleridir, formlardırlar. “Anlama
yetisi, a priori yasalarını doğadan almaz; onları doğaya buyurur.” (SAE)
Kategoriler,
deneyim süreci içinde anlama yetisi ile ortaya çıkarlar. Kant’a göre anlama yetisi (verstand); birbirlerinden ayrı on iki salt
formdan, kategoriden oluşur. Duyum ve sezgi içinde ortaya çıkan veriler; içi boş şema olan kavram kategorileri
ile dolarak yargıya, bilgiye dönüşür. Dış duyumlara ve iç sezgilere, anlam
yüklemek için bekleyen boş kalıplardır kategoriler. Bu nedenle Kant: “Görüsüz kavramlar boş, kavramsız görüler
kördür” der. Anlama yetisi, “ben düşünüyorum” ile görüngüler üzerinden sentez
yargılara ulaşır.
Dört temel kategori vardır: Nicelik, Bağlantı,
Kiplik, Nitelik.
Her kategori, anlama yetisini de belirleyen a priori koşullar içinde üç alt
kategoriyi ortaya çıkarır. Nicelik:
birlik, bütünlük, çokluk üretir. Bağlantı:
öz, nedensellik, karşılıklı olma üretir. Kiplik:
olanak, varlık, zorunluluk üretir. Nitelik:
gerçeklik, olumsuzlama, sınırlama üretir.
Nesneleri
ayrıştıran, düzenleyen ve bilgi haline getiren evrensel yüklemdir kategoriler. Kant,
anlama yetisinin ve kategorilerin sadece görünüşlerle ilintili olduğunu, deney
dışına çıkmasının ve kendinde şey’ler (numen) hakkında yargıya varmasının, aklın yanlış kullanımı olduğunu söyler
ve ekler “Çünkü kategoriler, yalnızca uzay ve zamandaki sezgilerin birliği ile
bağlantı içinde anlam taşırlar.”