Konuşmacı: İskender Savaşır
Uyarı: Seminer notları konuşmacının sunumunu tam olarak yansıtmıyor olabilir! - Ahmet Usta
İnsanlık Tarihi
İnsanlık Tarihi
İnsanlık tarihini
başlangıcı ve gelişim sürecine ait olarak insansı türlerinin çok sayıda
tanımlaması ve sınıflandırması bulunuyor, yer yer tanım ve özellikler iç içe
geçiyor hatta karıştırılıyor.
Homo
Habilis (Becerikli İnsan)
Habilis'in insanlık ailesine ait en
önemli özelliği kendine barınak yapması ve alet kullanmasıdır. Habilis’ler yalnızca
Afrika’da yaşadı ve ateşi kullanmayı bilmiyorlardı. Bizlerden en büyük farkları et değil, leş yemeleriydi. Tarihi geçmişleri -1,5-2 milyon yıla kadar uzanabilir. Habilis’lerin
beyin yapısına bakıldığında, primat canlılar grubu (goril, şempanze)
gibi gelişkin bir sembolizasyon yeteneği vardı ama dil henüz oluşmamıştır.
Homo
Erectus (Dik İnsan)
Homo erectus, soyu tükenmiş insansı türüdür ve modern
insanların (Homo sapiens) atası kabul edilmektedir.
Yaşam tarihi olarak -1,9 milyon yıl öncesine kadar geri
götürebiliriz. Afrika’dan dünyaya yayılan insansı türüdür. Erectus'lara ait ilk fosil Cava Ada’sında ortaya çıkarılmıştı, bu sebeple "Java insanı" diye de
isimlendirilir. Yüksek ihtimal ile ateşi kullanıyorlardı ve siyah deriliydiler.
Atalarımız olarak kabul edilmesinin temeli, ayakları üzerinde durup, yürüyerek
diğer primatlardan ve Habilis'lerden farklılaşmasıydı. Hareketlilik gösterip,
sürü halinde yaşayarak Afrika’dan çıkıp, kuzeye doğru dağıldılar. Erectus’un,
beyin-kafatası hacmi habilis'lerden büyük, sapiens'lerden küçüktür. Anatomik yapı
olarak erectus ile sapiens insansı ile benzerlikleri yüksektir. Homo erectus, ateşi kullanan ve mağaralarda barınan ilk insansı türüdür.
Homo Sapiens Neandertalis (Magara İnsanı)
Sapiens öncesi insansı insan
Neandertaller, beden olarak daha güçlü ve iri olmalarına rağmen, beyin yapısı
ve mobilite konusunda sapiens'ler kadar iyi değildiler. Çoğunluk görüşü; bu iki türün
karşılaşmalarında, beyin gelişkinliği ve alet kullanma becerisi ile
sapiens'lerin üstün geldiği ve neandertallerin zamanla yok olduğudur. Neandertal'lere,
“mağara insanı” denmesinin sebebi, daha çok mağarayı barınak olarak kullanması ve
ölülerine mezar yapan ilk insansı olmasıdır, bu sebeple fosil kalıntıları
çoktur. Fiziksel olarak en belirgin özelliği, siyah deri rengine sahip
olmasıydı. Hareketlilik ve göç sonucu karşılaştığı iklim ve şartlara uyum
sağlamaması sonucu yok oldu.
Homo
Sapiens (Bilen İnsan)
Homo sapiens -280 ile -250 bin arası
yıllarda yaşamıştır ve bugünkü anlamda insanın "genetik" atasıdır. Sembolleştirme
olarak hepimizin ortak anası, yani Havva Anamız, homo sapiens idi. -280 binden sonra
gelen tüm insanlık, bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki tek bir annenin soyundan
gelmektedir. Homo neandertal'lerin
yok olup, sapiens'lerin yaşama devam etmesindeki yaygın görüş,
sapiens'lerin beyin ve alet kullanma kapasitelerinin daha gelişkin olması
sonucu neandertal'lerin yok olduğudur.
Hepimizin tek bir ortak
anneden (Havva) geliyor olmamızın nedeni, Neadertal bir kadının kromozon ve DNA
yapısında meydana gelen bir değişim, nedeni bilinmeyen bir mutasyondur. Kromozomlar, molekül yapısı içerisinde bulunan DNA (mitokondriyal deoksiribo
nükleik asit) ve histon denilen protein zincirinden oluşuyor. Hepimizin ortak genetik annesinin protein
zincirinde meydana gelen mutasyon, farklılaşma ile evrimsel sıçrama gerçekleşti. Kromozon
yapısı genetik değişime uğratan bu ilk sapiens kadın, üreme yoluyla ile mutasyonu kalıtımsal olarak çocuklarına taşıdı. İlk anneden doğan
çocukların, mutasyondan aldığı değişim ile daha gelişkin beyin yapısı ve
kendini koruma gücüyle donandığı, böylece diğer neandertal annelerden doğan
çocukların yeni rekabet koşullarına uyum sağlayamayıp doğal seleksiyon ile yok
olduğunu biliyoruz.
Evrim sürecinde mutasyonu yaşayan annenin, genetik olarak
döllenme ile çekinik gen denilen kromozon yapısı (XX), kalıtımsal olarak tüm
insanlara geçtiği için, dünyada şuanda yaşan tüm insanların aynı anneden
geldiği (Havva Ana) bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Bugün yaşayan
bütün insanların ortak atası (babası - Adem) ise, ilk anneden yaklaşık 70 bin yıl sonra yaşadı.
Geçen ortalama 70 bin yıllık süreçte sapiens anneleri dölleyen babalar içinde doğal
seleksiyon ile eleme gerçekleşti. İnsanlığın ortak atası olan bir erkeğin eşeyli kromozon (XY) yapısı, diğer erkeklerlerin arasından ayrışarak, ortak babamızın (Adem) genetik kökeni oluşturdu.
Homo Sapiens Sapiens (Kendinin Farkında Olan İnsan)
Homo
sapiens sapiens, günümüz insanı yani "modern insan" olarak insanlık evriminin son
fiziksel aşamasını temsil etmektedir. Neandertal ile sapiens arasında çiftleşme
olduğu ve doğum gerçekleştiği konusu henüz
kanıtlanamadı ama değişik bulgular bulunmaktadır.
Homo
sapiens sapines, yani bizlerin, "-50 bin yıllık bir tarihi" vardır. Bu tarih, yazılı
tarihten çok daha uzun bir süreyi kapsıyor. Son araştırma ve bulgular sonucunda, Güneydoğu
Asya/Endonezya çevresinde, -50 bin yıl içerisinde yaşayan sapiens sapiens’den türememiş insanların olduğuna dair spekülasyonlar devam ediyor.
İnsanlık tarihini
başlangıcı ve gelişim sürecine ait olarak insansı türlerinin çok sayıda
tanımlaması ve sınıflandırması bulunuyor, yer yer tanım ve özellikler iç içe
geçiyor hatta karıştırılıyor.
Homo Habilis (Becerikli İnsan)
Homo Erectus (Dik İnsan)
Homo Sapiens Neandertalis (Magara İnsanı)
Homo Sapiens (Bilen İnsan)
Homo Sapiens Sapiens (Kendinin Farkında Olan İnsan)
Sanatın
Doğuşu
Sanatın Doğuşu
-50 binlerde homo sapiens ile
insan sanat yapmaya başladı. Bu anlamda modern insanı belirleyen sıçrama, ateşi
kullanması değil, sanat yapmaya başlamasıdır. İlk keşfedilen sanat örnekleri, 1850’lerde bulunan Willendorf
Venüsü heykelciği ve mağara resimleriydi. Venüs heykelciklerinde temsil, ana
tanrıça figürüdür.
Wiilendorf Venüsü, Ana Tanrıça Heykelciği
Ana tanrıca figürlerinin
temel özelliği, yüz hatlarının belirgin olmaması ve beden hatların güdük
görünmesidir, ama sapiens'lerin daha gelişkin tasarım yapacak yeteneği vardı,
buradaki belirsizleştirmenin bilinçli yapıldığını söylebiliriz. Tanrıca
figürlerindeki kadın; hamile, kilo, anaç bir kadın olarak gösterilmişti.
Tanrıça heykelleri ya mezar başlarına dikiliyor ya da muska benzeri dini amaçlı
saklanıyordu.
1999’da Fas’ta Tan Tan Venüsü bulundu, bu eserdeki tanrıça/Venüs figürü daha belirsizdi ve yaklaşık
tarihi yaşı – 400 binlere kadar uzanıyordu. Bu buluntu, önceki fikirleri, tartışmalı
kıldı. Belki de, insanları tanrıça heykeli yapmaya iten motivasyon yada din olgusu homo
sapienslerden önce de vardı. Yine 1995’te, Suriye – Golan tepelerinde
Berekhat Ram Venüsü bulundu, yüksek ihtimal tanrıça figürü ve inanış, homo
erectus’lara kadar uzanıyordu. Erectus ve sapiens’ler sürü halinde hareketli
yaşarken, yanlarında bu Venüs heykelciklerini taşıyorlardı.
Tanrıça kadını figüründeki
iri ve hamile kadın temsili, o zamanlardaki kadının fiziksel halini göstermiyor,
net olarak ana tanrıçayı temsil ediyor. Sembolizasyon taşımaları nedeniyle ilk sanat ürünleri olarak mağara
resimlerini değil, Venüs/ana tanrıça heykelciklerini gösterebiliriz.
-50 binlerde homo sapiens ile
insan sanat yapmaya başladı. Bu anlamda modern insanı belirleyen sıçrama, ateşi
kullanması değil, sanat yapmaya başlamasıdır. İlk keşfedilen sanat örnekleri, 1850’lerde bulunan Willendorf
Venüsü heykelciği ve mağara resimleriydi. Venüs heykelciklerinde temsil, ana
tanrıça figürüdür.
Wiilendorf Venüsü, Ana Tanrıça Heykelciği |
1999’da Fas’ta Tan Tan Venüsü bulundu, bu eserdeki tanrıça/Venüs figürü daha belirsizdi ve yaklaşık tarihi yaşı – 400 binlere kadar uzanıyordu. Bu buluntu, önceki fikirleri, tartışmalı kıldı. Belki de, insanları tanrıça heykeli yapmaya iten motivasyon yada din olgusu homo sapienslerden önce de vardı. Yine 1995’te, Suriye – Golan tepelerinde Berekhat Ram Venüsü bulundu, yüksek ihtimal tanrıça figürü ve inanış, homo erectus’lara kadar uzanıyordu. Erectus ve sapiens’ler sürü halinde hareketli yaşarken, yanlarında bu Venüs heykelciklerini taşıyorlardı.
Tanrıça kadını figüründeki iri ve hamile kadın temsili, o zamanlardaki kadının fiziksel halini göstermiyor, net olarak ana tanrıçayı temsil ediyor. Sembolizasyon taşımaları nedeniyle ilk sanat ürünleri olarak mağara resimlerini değil, Venüs/ana tanrıça heykelciklerini gösterebiliriz.
Mağara
Sanatı
Mağara Sanatı
Mağara sanatı, ana tanrıça
figüründen çok sonra, homo sapiens sapiens’ler ile
ortaya çıkmıştır. Mağara yaşam dönemi ile
birlikte barınma başlamış, sembolizasyon ve dil yetisinde ilerleme oluşmuştu.
Dil yetisinin gelişimini, mezarlara semboller konulmasıyla anlıyoruz. İnsan, “ölümlülük” halini düşünen, sembolize edebilen bir zihin yapısına -50 binlerde sapiens sapiens ile ulaştı. İlk sanat örneklerindeki motivasyonda, ölümlülük karşısında
bir kalıntı bırakmak, hatta mezar bekçiliği benzeri bir istek olduğu söylene
bilinir.
İnsanların ilk
döneminde aile kavramı yoktu, sürü halinde yaşıyorlardı, doğum sonrası bebeğe
tüm sürü bakıyordu. Konar-göçer yaşadıkları için henüz mülkiyet ilişkisi
oluşmamıştı. (Mağara insanının yaşamının güzel
bir örneği olarak "2001:Uzay macerası" filmindeki giriş sahnesi izlenmeli.) Mağara resimlerini, ana
tanrıça heykellerinden ayıran en önemli estetik fark; bilişsel sıçramadır.
Mağara resimleri, temsil olarak üç boyutlu dünyayı, iki boyut gösterme pratiği
olarak Venüs heykelciklerine göre daha gelişkin zihin gerektiriyordu.
Bu alanda önemli bir başka yaklaşım, "doğayı bir rahim" olarak idrak etmek ekolüdür. Dünyanın bir rahim olarak
anlamlandırılması, özellikle tarih öncesi buluntulardaki ana tanrıça figürü ile
dünyanın dişi, "doğurgan bir varlık olarak kendini yenilemesi"nin teorisidir, diyebiliriz. Buzul çağlarından
insan(sı)ların mağaralara çekilmesiyle, cinsiyet üzerinden
ayrımlaşma başladı. Kısaca erkekler avcılık, kadınlar toplayıcılık yapıyordu
ama beslenme şartlarına bakıldığında besinlerin büyük çoğunluğunu kadınlar
sağlıyor, yani toplayıcılık, otçul beslenme yapıyorlardı. Avcılık, yani erkek
üzerinden besin temini zor ve azdı, bu yüzden mağara insanları, avcılık
ürünlerini az olduğu için şölen ve ayinlerde tüketiyorlardı.
Mağara resimleri, çöp adam
çizimi biçimindeydi, genellikle avcılık ve hayvanlar resmediliyordu. Resimler,
mağara duvarlarına ve özellikle zor ulaşılana alanlara çiziliyordu. Mağara resimleri neden yapılıyordu sorusu üzerine
spekülasyon çoktur, yüksek kanılar: büyü amaçlı, öldürülen hayvanların
kutsallığından özür dileme v.s. dir. Mağara resimlerini yapan insan, aynı
zamanda tarihte ilk meslek sahibi insandır. Mağara resimlerini yapan
kişiler, resimlere baktığımızda, hayvan postu giyen ilk
şamanlardı. Mağara
ressamı, günlük işlerden toplayıcı-avcılıktan, bağımsız sadece mağarada resim
yapıyordu.
Les Trois Freres mağarasından bir şaman çizimi
Mağara resmi sanatı üzerine ilk ve en gelişkin buluntulardan biri,
Fransa’daki Lascoux mağarasındaki resimlerdir. Bu resimlerde diğer mağara
resimlerine göre daha fazla hayvan, insan motifi ve anlatı zenginliği görülüyor.
Mağara Sanatı, Lascoux Mağarası, bizon çizimleri
Mağara Sanatı, Lascoux Mağarası, geyik çizimleri
Av resimleri yapan şaman benzeri bu meslek sahibinin, bugünkü anlamda
mistik-psikolojik gücü ya da farklılıkları vardı. Şaman bu anlamda, ilk sosyal statü kazanmış insandı. Mağara
resimleri, eski Yunan’la birlikte ortaya çıkacak
“gerçek” sanat eserlerinden farklı bir şekilde mahrem olarak, özel, gözden ırak yapıldı, gizli tutuldu. Tanrıça heykellerinde
inanç motivasyonu hakim iken, mağara resimlerinde büyü etkisi, mistik
motivasyonlar gibi karmaşık amaçlar vardı.
Tanrıça heykelciklerine
bakıldığında homo erectus ve sapiensler’in
kadın doğumuna mucize, tanrısallık atfettiklerini, doğumu kutsal kabul ettiklerini düşünebiliriz.
Mağara resimleri, çöp adam
çizimi biçimindeydi, genellikle avcılık ve hayvanlar resmediliyordu. Resimler,
mağara duvarlarına ve özellikle zor ulaşılana alanlara çiziliyordu. Mağara resimleri neden yapılıyordu sorusu üzerine
spekülasyon çoktur, yüksek kanılar: büyü amaçlı, öldürülen hayvanların
kutsallığından özür dileme v.s. dir. Mağara resimlerini yapan insan, aynı
zamanda tarihte ilk meslek sahibi insandır. Mağara resimlerini yapan
kişiler, resimlere baktığımızda, hayvan postu giyen ilk
şamanlardı. Mağara
ressamı, günlük işlerden toplayıcı-avcılıktan, bağımsız sadece mağarada resim
yapıyordu.
Les Trois Freres mağarasından bir şaman çizimi |
Mağara Sanatı, Lascoux Mağarası, bizon çizimleri |
Mağara Sanatı, Lascoux Mağarası, geyik çizimleri |
Av resimleri yapan şaman benzeri bu meslek sahibinin, bugünkü anlamda
mistik-psikolojik gücü ya da farklılıkları vardı. Şaman bu anlamda, ilk sosyal statü kazanmış insandı. Mağara
resimleri, eski Yunan’la birlikte ortaya çıkacak
“gerçek” sanat eserlerinden farklı bir şekilde mahrem olarak, özel, gözden ırak yapıldı, gizli tutuldu. Tanrıça heykellerinde
inanç motivasyonu hakim iken, mağara resimlerinde büyü etkisi, mistik
motivasyonlar gibi karmaşık amaçlar vardı.
Tanrıça heykelciklerine bakıldığında homo erectus ve sapiensler’in kadın doğumuna mucize, tanrısallık atfettiklerini, doğumu kutsal kabul ettiklerini düşünebiliriz.