kendinde-şey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kendinde-şey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Schopenhauer Felsefesinin Temelleri


Arthur Schopenhauer (1788-1860) felsefeyi gündelik hayatın içine taşımıştır. Onun dili durudur, akıcıdır ve betimlemeleri zengindir. Kötümserliğinin nedeni yaşama karşı, İrade’nin kör olmasının, insandan yarattığı tahribattan ibarettir. Kant felsefesinin bilgi kuramının ardılı ve şerh düşenidir. Şopenhavr, Hegel felsefesine ve soyutlama diline karşıdır, ağır eleştirir. Sonrasında başta Nietzsche olmak üzere önemli filozofları derinden etkilemiştir. Eserleri ‘Yeter Neden Önermesinin Dört Çeşit Kökü’ ‘Doğadaki İrade Üzerine’, ‘İnsansal İradenin Özgürlüğü Üzerine’, ‘Ahlakın Temeli Üzerine’ ve magnum opus olarak  "İrade ve Tasavvur Olarak Dünya"dır. Ünlü olmasını ve popüler kültüre felsefenin girmesini sağlayan ise 3 bölümlük ‘Yan Ürünler ve Geri Kalanlar’ adlı denemesi olur.


Tasarım

Şopenhavr, Kantçı olmasına rağmen onun idealizmine karşıdır. Kant’ın duyularla algılanan şey (fenomen) ile şeylerin arkasında bulunan algılanmayan kendinde-şey (numen) konusunu kritik eder. Kant’a göre şey, zaman-mekan zemini içinde duyum yetisine yansıyanların zihinde bulunan formlar vasıtasıyla bilinçte algılanmasıdır. Şopenhavr ise, bilgi kaynağı olarak duyum ve algıyı baz alır.

Şopenhavr'ın felsefesi tasarım kavramına dayanır. Varlık için ‘Dünya benim tasarımımdır.’, bilgi için ‘Öznesiz nesne, nesnesiz özne yoktur.’ önermesini ortaya koyar. Tasarım, özne (zihin) ve nesne (madde) karşılıklı bağlantı içkinliğinde ortaya çıkar. Bu bağlamda madde gibi, zihin de fenomen olarak tasarımdır.


Yeter-Neden

Şopenhavr'a göre Yeter-Neden İlkesi, zaman-mekan formu ile fenomen dünyasının ve bilginin temelidir. Yeter-neden tümel, zorunlu ve deneyim-öncesidir. (a priori) Yeter-neden hem varlığın formunu, hem de oluş tarzını belirler. Farklı varlık kiplerinde yeter-neden zihindeki tasarımı etkiler. Yeter-neden ile güdülenim olarak bilinçte ortaya çıkan istek, insanda tasarım olur.


İrade

Kendinde-şey, yalnızca İrade’dir. Kör Güç olarak İrade, kendinde Hiçlik halidir. Dolaysız olarak algı dışı olduğundan, kanıtlanması imkansızdır sadece Sezgi ile kavranır. Şopenhavr'a göre ‘’Kendinde-şey olarak İrade, her çeşit yeter-neden ilkesinin dışındadır. Bundan ötürü de tam olarak nedensizdir İrade. Ama onun belirimlerinin (fenomen) her biri, yeter-neden ilkesine bağlıdır. İradede, çokluk diye bir şey yoktur. Fakat, töz olarak İrade’nin zaman ve mekandaki belirimleri sayısızdır. İrade, tektir. Ama bir öznenin ya da kavramın olduğu gibi tek değildir. Çokluğun dayandığı koşullardan, yani Bireysellik İlkesi’den bağımsız tektir.’’ İnsanın bireyselliği, bedeni hem fenomen, hem de kendi-şey olarak bilmesidir ve belki de başat çelişkisidir.

İrade kör, bilinçsiz ve hep isteyen mutlaktır. Güç ile varlıktır İrade. Töz ve mutlak varlık olarak İrade, öznenin algı ve anlam formlarına bağlı olmayan, koşullara bağlı oluşmayan, tikellerden ve görünümlerden münezzehtir. Ezel olan İrade, farklılaşma, bölünmeye içermeyen kendinde-şey’dir. İrade tek ve bütündür.

Aslında ŞopenhavrHegel’in Tin felsefesiyle aynı şeyi, fakat daha anlaşılır bir dile açıklar. İrade, zaman-mekan formu içinde dolayımlı olarak nesne olur. İradenin dolayımsız nesne olması ise, İdealar’dır. Platon düşüncesinde olduğu gibi tüm dolayımlı, görünüşlerin kaynağı ve özgün formu idealardadır. Dolayımlar bitimli, tasarımdır. İdealar bitimsiz, tözdür.

Peki, cevher, güç ve ezel olarak İrade ne yapar? İradenin özünde yaşam-iradesi (isteği) vardır. Çeşitli belirmeler ile kendini Dünyaya açar, nesneleşir. Zeka ve dürtü, onun insan üzerindeki tezahürüdür. İrade dürtü ve zeka ile hayat sahasına açılır; insanda istek ve cinsel yönelim ortaya çıkarır. 

Kant - Salt Aklın Eleştirisi: A priori: Zaman-Mekan, Deneyim ve Kendinde-Şey



Kant’ın kritik üçlemesinin ilk eseri “Salt Aklın Eleştirisi” dir. Kant felsefesinin ölçütü, akıldır. Aydınlanma filozofu olarak matematik kesinliğe sahip felsefeyi amaçlamıştı. Felsefenin tüm sorunlarını, çelişkileri ile birlikte analiz etmek için eleştirel yönetimi kullandı. Yaklaşık 800 sayfalık Salt Aklın Eleştirisi, bilgi ve nesnesi üzerinden aklın ve bilginin sınırlarının belirlenmesidir; metafizik olanağının araştırılmasıdır. 

Önsel (A Priori) ve Deneyim (A Posteriori)

Deneyden bağımsız salt bilgiye “a apriori”; deneyden gelen bilgiye “a posteriori” denir. Klasik felsefede bir yargı, ya analitik (apriori) dir; ya da sentetik (aposteriori) dir. Zorunluluk, kesinlik ve tümellik a priori bilginin kavramlarıdır. Deney, doğru bilgiyi belirleyebilir ama bu öznel, rastlantısal da olabilir

Bu nedenle deney tümevarımı, görece yargıdır ve hiçbir zaman tümellik veremez. Evrensel ve zorunlu olan bilgi, apriori dir; çünkü deneyimde verilmemiştir. A priori olan “her zaman” ve “kesinlikle” kavramlarını içerir. 

Zaman-Mekân

“Her bilgi deneyle başlar ama tümüyle deneyden çıkarılamaz.”(SAE) Bilgilerimizi biçimlendiren akıl formları, a priori (önsel) dir. Deneyim koşullarını belirleyen ve fenomenlerin temsillerini biçimlendiren, Zaman ve Mekân dir. Bilgi, zaman-mekânda olandır. Zaman-mekân; insanın duyum, kendilik ve gerçeklik zeminidir; insanın varlık koşuludur. Zaman-mekân, görünüşleri mümkün kılandır. “Görünüşleri zamandan ayıramayız. Çünkü tüm görünüşleri mümkün kılan, a priori verilmiş zamandır. 

Zaman tek boyutludur. Farklı zamanlar, sadece bir tek zamanın parçalarıdır. Zamanın prensipleri, deneyim tarafından veriliyor olamaz.” (SAE) ”Mekân, dış deneyimlerimiz ile ortaya çıkan kavram değildir. Bizdeki temsil, nesneler arasındaki ilişkilerin görünüşlerinden deneyim ile elde ediliyor olamaz. Aksine Mekânın temsili, görünüşlerin zemininde yer alıyor olmalıdır ki; bu görünüşleri, duyularımıza verilebilsinler.” (SAE)

Zaman-mekân, belirmiş olanın belirmesini sağlayan koşulları meydana getiren mutlak kategorilerdir. Diğer kategoriler ise, anlama yetisi ile ortaya çıkar ve deneyimin yüklemlerini meydana getirirler. Yüklemleri ve kavramlarını ortaya çıkartan, mümkün kılan a priori olan zaman-mekândır. Akıl, zaman-mekânda ortaya çıkan tasarımları çeşitli bağlantılara tabi tutar. Kant’a göre aklın (vernunft) iki farklı yetisi vardır: duyarlılık (sinnlichkeit), anlama yetisi (verstand). 

Duyarlılık ile görüngü (fenomen) algıya ulaşır; anlama yetisi, görüngüyü kavramlarla sentezleyip; yargıya dönüştürür. Görüngünün beliriş koşullarına bağlı olarak farklı sentetik bilgiler üretilir. Kant’a göre zaman-mekân, duyularımızı aşan transandantal gerçektir. Duyumu, görüngüyü ve sezgiyi olagetiren zaman ve mekân; töz olarak nesnelere yüklenemez; yani zaman-mekân, nesnelerin öncesinde a priori dir. Zaman-mekan algılanan, anlaşılan ampirik şeyler değildir; zaman-mekan, şeyleri sezme ve görüngüleri anlama yetimizi belirleyen zorunluluklardır.

Kendinde-Şey (Ding as sich - Noumenon)

Kant’a göre bilmek ve düşünmek, iki ayrı akıl eylemidir. Bilmek, deneyim ile gelen kesin ve kanıtlamış bilgidir. Düşünmek, salt aklın metafiziğe doğal yatkınlığıdır ve idelere dayanır. Bilim, görünüşler dünyasına (fenomen) aittir. 

Kendinde-Şey (ding as sich - noumenon) hakkında bilgi sahibi olamayız. Kendinde-Şey, duyarlılık ve anlama yetisi içinde görüngü olarak belirmez ama salt akılda “İde” olarak vardır. İdeler, Kendinde-Şey’lerdir; onları bilgi olarak bilemeyiz ama doğal yatkınlıkla düşüncenin nesnesi olarak düşünürüz.

Klasik felsefe, duyumsanır görünüşler (fenomen), düşünülebilen özler (noumenon) arasındaki ikilik çevresinde gelişmiştir. Fenomen, her zaman özeninin deneyimi olduğu ve yanılsama da içerdiği için mutlak doğruyu veremez. Bu nedenle Kant fenomenin görünüş değil, beliriş olduğunu söyleyerek; onu algıdaki öznelliğini tam-algı kavramı ile aşmaya çalışmıştır. 

Belirmiş olan -görünüş yâda öznellikten farklı olarak- kendini beliren olarak ortaya koyan koşulların bir şeyidir, mutlak olana bağlıdır. Fenomen, duyumsanır. Kendinde-Şey, düşünülebilir öz, düşünce olarak şeydir. Kendinde Şey, zaman-mekan ve kategoriler ile bilinemediği için, beliriş ve deneyimin dışındadır. Kendinde-Şey’e ancak pratik akıl buyrukları (postulat) ve ahlak yasası ile ulaşılmaya çalışılır.

Bugün, Bilim-teknik alanında yaşanan gelişmelerle Kant epistemolojisi önemini kaybetmiştir. Onun öğretisi, Newton fiziğine ve Öklit geometrisine dayanan matematik kökenli bir felsefedir. Newton fiziği göre, zaman-mekân evrenin değişmez ve mutlak koşullardır. 

Fakat modern fiziğe ve geometriye göre zaman-mekân (uzay), birbirinden bağımsız ve değişmez değildir; aksine birbiri içine girmiş, dinamik, göreli ve esnektir. Bu sebeple Kant’ın fenomenlerin özünü oluşturan numenlerin bilinemeyeceğine dair görüşü, bilimsel geçerliliğini kaybetmiştir. Diğer taraftan Kendinde Şey’lerin salt aklın düşünce yetisinde ortaya çıkan ideler olmasının metafizik mümkünlüğü olarak Tanrı, özgürlük ve ruh hala modern felsefenin gündemini oluşturmaktır.